Stockholm Gezilecek Yerler 2. Bölüm
Tekrar merhaba!
Stockholm gezi notları kaldığı yerden, ikinci bölümden tüm hızıyla devam ediyor. Okumayanlar veya hatırlamak isteyenler için yazının ilk bölümü burada: Stockholm Gezi Rehberi 1. Bölüm
İsveç insan hakları, ekonomik gelişmişlik gibi kriterler bakımından çok ileri düzeyde bir ülke. Örneğin 1 Temmuz 1991’de Avrupa Birliği üyelik başvurusu yapan ülkenin, yalnızca dört yıl sonra, 1 Ocak 1995’te birliğe alındığını söylemek isterim.
Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az.
Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: “Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?” Öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar.
İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor, kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor. (Fyodor Dostoyevski, Budala)
İsveçliler günlük düşünmüyor, günlük yaşamıyorlar. Kolektif bir bilinçle hareket edip yarınlarını, gelecek kuşakların da refah içinde yaşama haklarını güvence altına almak için çalışıyorlar.
Kurumsallaşmış bir siyasal rejimleri var. Birlemiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi raporuna göre 2017 yılı itibarıyla dünyada 14. sıradalar. Yani bizden bir hayli farklılar…
Türk toplumu, en geç ellili yıllardan başlayarak gününü yaşama gibi bir yazgıyla baş başa kaldı. Prof. Dr. Şerif Mardin’in “suyu arayan adamlar kuşağı” diye nitelendirdiği kuşak, başka deyişle Osmanlı İmparatorluğunun kozmopolit yapısı içinde doğup yetişen kuşak, Cumhuriyeti kurduktan ve ilkelerini de saptadıktan sonra doğal yaşamını tamamlamıştı. Onu izleyen kuşaklara ise bu kuruluşu gerçek anlamda çağdaşlaşmaya tamamlamak gibi çok önemli bir görev devredilmişti.
Günümüzde vardığımız noktaların ya da varamadığımız noktaların çözümlemesini yapmak, hiç kuşkusuz böyle bir yazı kapsamında üstesinden gelinebilecek bir girişim değil; ancak temel yanlışın, çağdaşlaşmanın içeriğini doğru saptama bağlamında yapılmış olduğunu söylemek sanırım olası. (Ahmet Cemal, “Düşünmeye Alışmak”, Cogito, Sayı 1, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1994)
İsveç’in başkenti, irili ufaklı adalardan oluşan gerçekten çok güzel bir şehir. Stockholm gezilecek yerler bakımından öylesine zengin ki, yazının bu ikinci bölümünü, Stockholm seyahatini okurken kendiliğinden anlayacaksınız zaten.
O yüzden şimdi sıkı tutunun, zira bir sürü yer gezeceğiz birlikte.
Stockholm gezisi Youtube kanalı için hazırladığım bu video ile başlasın. Ancak unutmayın, bu videoda bu yazıdaki kadar detay yok. Yani tavsiyem videoyu seyrettikten sonra, mutlaka Stockholm gezi rehberinin bu ikinci bölümünü de sonuna kadar okumanız yönünde…
Stockholm Gezilecek Yerler
Yazının bir önceki bölümünde söylediğim gibi, Stockholm hava durumu ben oradayken şansıma çok güzeldi. Mayısın ortası diyebileceğim bir tarihte gitmeme rağmen (Tam tarih olarak 19 Mayıs 2017) gün içerisinde t-shirtle gezdiğimi söyleyebilirim.
Ancak akşama doğru hava ciddi şekilde soğuyor ve sıcaklık düşüyor. Alttaki grafikten de anlaşılacağı üzere, özellikle yazın Stockholm’de ortalama sıcaklıklar yüksek.
Kışları ise sıcaklık sıfırın altına düşebiliyor. Ancak Stockholm gezi planı yaparken çok daha dikkat etmemiz gereken bir başka şey var aslında: Gün ışığı süresi.
Bildiğiniz gibi coğrafi konumu nedeniyle İsveç’te kışın gün ışığı süresi oldukça kısa. Hava Türkiye’ye kıyasla çok erken kararıyor. Aynı şekilde yaza yaklaştıkça da karanlık süresi azalıyor, bu kez gün ışığı süresi artıyor.
(Dostoyevski’yi, ünlü romanı Beyaz Geceleri hatırlayın. Hatta henüz okumadıysanız, hiç daha fazla vakit kaybetmeyin.) Stockholm uçak bileti almadan önce bu önemli detayı da aklınızdan çıkarmayın lütfen. Aksi takdirde, Stockholm gezisi sırasında, Hep Karanlık Yeter Artık diyen şarkıyı söylemek zorunda kalabilirsiniz! 🙂
Stortorget Meydanında yer alan Nobel Müzesinin hemen yanında, kaynaklarda ilk kez 1279 tarihinde geçen meşhur ve önemli bir kilise var, Stockholm Cathedral. Resmi adı Church of St. Nicolas olmasına rağmen daha çok diğer ismiyle anılıyor: Storkyrkan.
Bu da büyük kilise anlamına geliyor. 09:00-17:00 saatleri arasında açık ve giriş ücreti 60 SEK. Girişte size bir bilgi broşürü veriliyor. Buradan kilise içindeki detaylarla ilgili doyurucu bilgi edinebilirsiniz.
Stockholm Gezilecek Yerler
Taç giyme seremonileri ve kraliyet evliliklerinin yanı sıra, zaman zaman konser gibi çeşitli sanatsal etkinliklere de ev sahipliği yapan kilisede evlenen ünlü isimler arasında ilk akla gelen ise Kraliçe Silvia ve Kral 14. Gustav.
Ben, şimdi sizlere kiliseyi gezerken dikkat etmeniz gereken en önemli birkaç şey hakkında bilgi vereceğim.
Kiliseye girer girmez hemen sağ tarafınızda, duvara asılı bir tablo göreceksiniz. Bu tablonun ismi Sun Dog Painting. Orijinal ismiyle “Vadersolstavlan” Stockholm şehrinin eski dönemlerini yansıtan oldukça başarılı bir eser.
Solda ise mumlarla süslü, üstteki fotoğrafta yer alan bu küre var. 17. yüzyıl barok stilindeki vaiz kürsüsü dikkati çeken bir diğer parça. İnce işlemeler gerçekten kaliteli işçiliğe işaret ediyor.
Ancak hiç şüphe yok ki, Stockholm Katedralinin en dikkat çekici anıtı, herkesin fotoğraflamaya çalıştığı, Aziz George’un Ejderha ile Savaşı isimli, tamamen ahşap yapımı dev heykel. Bu heykel hangi açıdan bakarsanız bakın, etkileyici…
Heykel aynı zamanda 1471 yılında İsveç ile Danimarka arasında gerçekleşen Brunkebery Muharebesini sembolize ediyor. Burada Saint George İsveç’in kurtarıcısı oluyor, Dragon ise Hristiyan Danimarka…
Kiliseye girerken mutlaka bir broşür edinin çünkü belirli dönemlerde bu kilisede ücretli ve ücretsiz şekilde karışık olmak üzere klasik müzik konserleri (Mozart, Bach, Brahms, Handel vs) düzenleniyor.
Stockholm Gezilecek Yerler
Kilise korosuna da denk gelmek pekala mümkün. Bu konserlerin süresi bir hayli değişken. 1 saat sürebileceği gibi, 2 saati aşan konserler de olabiliyor. Ücretsiz birine denk gelirseniz güzel olur.
Buradan kilisede düzenlenen konserler hakkında daha ayrıntılı bilgi alabilirsiniz: Storkyrkan Kilisesi Konserleri
Gamla Stan bölgesinin hemen yan tarafında, buraya bir köprüyle bağlanan Riddarholmen Adası ve Riddarholmen Kilisesi var. Ancak ada dediysem şaşırmayın, ana karaya bağlanan küçük bir adacık aslında. Yani yürüyerek kolayca ulaşıyorsunuz.
Ada demişken, Akşit Göktürk’ün Ada isimli güzel kitabından da bir alıntı yapmadan geçmeyelim.
İnsanoğlu yüzyıllardan beri mutluluk, dirlik düzenlik, ölümsüzlük yönündeki özlemlerini çoğunlukla uzak bir ada görüntüsüyle birleştirerek dile getirmeyi seçmiş, günlük yaşamının katı gerçekliğinden bunaldıkça, gönlündeki adanın mutlu yalnızlığına sığınmış.
İnsanın gönlünde yatan bu eğilim, edebiyatın en zengin kaynaklarından biri olmuş. İlk çağda, Orta çağda zaman zaman yeryüzü cenneti pırıl pırıl bir ada olarak düşünülmüş.
Sonra More, Campanelle, Bacon gibi düşünürler toplumların düzeniyle yetinmeyerek, özlemini duydukları örnek toplumu açık denizler ortasında birer düşsel adada kurmuşlar.
Sancho Panza bile Don Quijote’nin ardında, efendisinin bir gün kendisine güzel bir ada bağışlayacağı umuduyla dolaşır. (Akşit Göktürk, Ada, Adam Yayıncılık, İstanbul, 1982)
Bu kilisenin önünden, Arnavut kaldırımlı yoldan aşağıya doğru yokuşu indiğiniz zaman, deniz kıyısına varacaksınız ve eğer şanslıysanız üstte görülen nefis bir gün batımına denk geleceksiniz.
Orhan Veli‘nin dediği gibi: Gemliğe doğru denizi göreceksin, sakın şaşırma! Bu manzara kesinlikle kaçmaz!
Su ile iç içe olan kentlerin güzel olmayanına rastlamadım. İster nehir ister deniz ya da isterse göl, karakteri olan bir su, Tevere veya Seine gibi fazla sola dağılmadan akan bir nehir bile, bir kente özellik ve güzellik katıyor.
Stockholm su ile eni konu haşır neşir bir kent. (Murat Belge, Başka Kentler Başka Denizler 2, İletişim Yayınları, İstanbul, 2007, s. 408
Şimdi ana karadan yani şehir merkezinden ayrılıyoruz.
Vasa Müzesi Stockholm’de görülmesi gereken yerler arasında ilk sıralarda geliyor. Burası dev bir kompleks yapı aslında. (Onunla ilgili ayrı bir tanıtıcı yazım burada: Vasa Müzesi)
Stockholm Gezilecek Yerler
Skansen Açık Hava Müzesi ise Vasa Müzesinin hemen yanında yer alıyor. Normalde 180 SEK. Stockholm Pass ile burası da ücretsiz. Önünde atıştırmalık bir şeyler yiyebileceğiniz büfeler de bulunuyor.
Skansen yılın 365 günü açık olan, İsveç’in tarihsel geçmişini canlandıran bir yer. 1891 yılında açılan yapı, dünyanın ilk açık hava müzesi olarak kabul ediliyor. Burası aslında epeyce büyük yapay bir köy.
Köyde çalışanlar geleneksel kıyafetler içerisinde sizi buyur ediyorlar ve İsveç kültürü hakkında size bilgiler veriyorlar. Her bir oda veya evde bu şekilde çalışanlardan bilgi alabiliyorsunuz. Sorularınız varsa da memnuniyetle yanıtlıyorlar.
Bu şekilde toplam 150’den fazla konut yer alıyor. Kaybolmamak adına, girişte size verilen ücretsiz broşürü iyi inceleyip ona göre planlı bir şekilde ilerlemek gerekiyor.
Hakkıyla gezmek için buraya saatlerinizi vermeniz şart. Dediğim gibi gerçekten fazlasıyla büyük ve geniş bir alan üzerinde kurulmuş. Aşağıdaki fotoğrafa bakın, yel değirmeni bile var.
Ayrıca yine Skansen içinde bildiğimiz hayvanat bahçesi de var. Yazın rehberli turların da yapıldığı bu bölümde ayılardan kurtlara, domuzlardan tavus kuşlarına ve Nordic hayvanlara kadar çeşit çeşit hayvan göreceksiniz.
Her ne kadar gezmesi ve böyle değişik türde hayvanları bir arada görmesi keyifli de olsa, doğal habitatlarından koparılan bu canlıların maruz kaldığı muamelenin pek de etik olmadığına inananlardanım.
Özellikle benim gibi derin ekoloji, hayvan hakları, antroposantrik yaklaşım (İnsan merkezli yaklaşım) gibi konularda okumalar yaparsanız, bu konular üzerine zamanla daha da hassaslaşıyorsunuz.
(Ayrıntı Yayınları tarafından basılan, konuyla ilgili bir kitap önerim var: Hayvan Özgürleşmesi )
Ben zaten uzunca bir süredir yunus parklarına, hayvanat bahçelerine asla gitmiyorum. Skansen başlı başına bir hayvanat bahçesi sayılmadığı için içine girdim diyebilirim. Köyün içinde, orta kısımda hediyelik eşya ve yiyecek & içecek satan kulübeler de göreceksiniz.
Andersen’den Masallar gibi, birkaç saat için bir nevi masallar diyarına, İsveç’in geçmişine yolculuk aslında Skansen. Eminim sizin de çok hoşunuza gidecek…
Stockholm Gezilecek Yerler
Nordic Museum (Nordiska Museet) Vasa Müzesi ve Skansen ile aynı adada yani Djurgarden adasında yer alan diğer bir yapı. Dikkat ettiyseniz, şu ana dek bahsettiğim yapılardan Skansen Açık Hava Müzesi ve Vasa Müzesinin hepsi birden bu adada, hemen hemen yan yana toplanmış olarak bulunuyor.
Az ileride bahsedeceğim Stockholm’ün ünlü lunaparkı Gröna Lund da bu adada yer alıyor mesela.
Djurgarden Adasına ulaşım için Gamla Stan’daki Slussen İskelesinden kalkan feribotları kullanabilirsiniz. Yolculuk oldukça kısa sürüyor ve Stockholm Travel Pass ile bu hizmet de ücretsiz. Üstelik gün içinde sık sık sefer yapılıyor.
(Aşağıda, Gamla Stan’da işaretlediğim önemli yerler: Royal Palace, Storkyrkan ile Stortorget Meydanı ve bu ikisi arasında yer alan Nobel Müzesi. Sağ altta ise Djurgarden Adasına kalkan feribot iskelesi. Ve son olarak Gamla Stan’ın solunda Riddarholmen Adası)
Picasso, Dali, Henri Matisse ve Andy Warhol gibi sanatçıların çağdaş sanat eserlerinin sergilendiği, 1958 yılında kapılarını açan ve her yıl oldukça fazla sayıda ziyaretçisi olan Moderna Museet de Djurgarden ile Gamla Stan arasındaki Skeppsholmen Adasında bulunuyor.
Üstelik buraya giriş herkese ücretsiz! Ne yazık ki vaktim kalmadığı için ben Moderna Müzesini ziyaret edemedim. Ücretsiz olduğu için sizin aklınızda olsun. Ne de olsa ucuz seyahat bizim için önemli… Aklıma gelmişken bu bilgiyi de paylaşmış olayım.
Tekrar Nordiska Müzesine dönüyorum. Nordik Müzesi giriş fiyatı 100 SEK. Şato görünümlü dev bir bina burası. Pazartesi’den pazara 10:00-17:00 saatleri arasında açık. Çarşamba akşamları 17:00-20:00 arası ise ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.
Çoraplar, kıyafetler, mobilyalar, ev eşyaları gibi ayrı ayrı bölümlere ayrılmış 4 katlı bu müze de, aynı Skansen Açık Hava Müzesi gibi İsveç’in kültürel geçmişine ışık tutuyor.
Özellikle de yukarıda dev heykeli görülen Kral Gustav zamanından günümüze kadar olan dönem. Yani kabaca 16. yüzyıldan günümüze diyebilirim. Burası çok ilginizi çekmezse diğerlerinden daha kısa sürede hızlıca turlayabilirsiniz.
Eğer bir Avrupalı tipi varsa İsveçliler onun örneğidir. Bugün her İsveçli yılda bir müze geziyor. Dünya savaşından önceki kuşak, yabancı lisanlar bilirdi. İsveç Jimnazyumlarında üç ölü, üç de yaşayan dil öğretilirdi. (İlber Ortaylı, İlber Ortaylı Seyahatnamesi, Kronik Kitap, İstanbul, 2017, s. 242)
Gelelim Stockholm Kanal Turuna… Gitmişken kanal turu veya bir başka deyişle Stockholm gemi turu yapmadan dönmek olmazdı doğrusu. Stockholm Pass ile bunlar da tamamen ücretsiz. Stockholm’de tekne turu için birden fazla alternatifiniz var.
Daha doğrusu farklı farklı turlar var. Bunlardan zevkinize göre istediğinizi seçebiliyorsunuz. Ben kısıtlı zamanımda Royal Canal Tour ve Drottningholm Tekne Turunu seçtim. İkisini de anlatayım.
Royal kanal turu yaklaşık bir saat süren ve Stockholm’ün yakın çevresini görebileceğiniz bir tur. Bunda, tekneden hiç inmeden şehir çevresinde tur atıyorsunuz.
Stockholm’ü su üzerinden keşfetmek isteyenler için biçilmiş kaftan. Bu gezi sırasında, şehrin doğa ile nasıl iç içe geçmiş olduğuna daha yakından tanık olacaksınız.
Bu tur benim orada olduğum mayıs ayında sabah 10:30 ile 18:30 arasında yapılıyordu. Her buçuklu saatte. Ben akşam son seansa yani 18:30’a yetiştim ve hava henüz kararmadan bir Stockholm turu yaptım.
Siz de bu tura katılmak istiyorsanız, öncelikle Strömkajen İskelesine gitmeniz gerekiyor çünkü gemi buradan hareket ediyor.
Gamla Stan’dan Strömbron Köprüsünü yürüyerek geçerek rahatça bu iskeleye ulaşabilirsiniz. Merkeze uzak değil yani. Aşağıdaki haritada, Nationalmuseum’un solunda kalıyor.
Stockholm Gezilecek Yerler
Yılın diğer zamanları için saat aralıklarını da yazayım:
- 3-21 Nisan: 10:30 ile 15:30 arası her buçuklu saatte (Cuma ve pazar günleri 16:30 seferi de var)
- 22 Nisan-18 Haziran: 10:30 ile 18:30 arası
- 19 Haziran-20 Ağustos: 10:30-19:30
- 21 Ağustos-3 Eylül: 10:30-17:30
- 4-24 Eylül: 10:30-16:30
- 25 Eylül-8 Ekim: 10:30-15:30 (Cuma ve pazar 16:30 seferi de var)
- 9-29 Ekim: 10:30-14:30 (Cuma ve Pazar günleri 15:30 seferi de var)
- 30 Ekim- 17 Aralık: 10:30-13:30 (Cuma ve pazar günleri 14:30 seferi de var)
Gördüğünüz gibi bu tur için ilk seans saati standart olarak sabah 10:30. Son seansın saati ise yılın aylarına göre değişkenlik gösteriyor. Gideceğiniz tarihe göre bakarsınız artık.
Yalnız unutmayın, Stockholm Pass kartınız olsa da, tekneye binmeden önce mutlaka iskelede yer alan gişeye uğrayıp bir bilet almanız gerekiyor!
Gişeye Stockholm Passi gösterip saat kaçta binmek istediğinizi söylemeniz yeterli. Onlar ücretsiz bileti veriyor. Teknede yer olması kaydıyla günün istediğiniz saatinde binebilirsiniz. Stockholm Pass kartınız yoksa ve sadece tekil olarak bu turu satın almak istiyorsanız, 220 SEK ödemeniz gerekiyor.
Gelelim biraz daha zaman ayrılması gereken bir diğer gemi turuna: Boat Tour of Drottningholm. Biraz daha zaman ayrılması gerekiyor diyorum çünkü aynı İstanbul Adalar Turu gibi, burada da hareket ettikten sonra uğrayacağımız ve vaktimizin çoğunu orayı dolaşarak geçireceğimiz Stockholm gezilecek yerler arasında yer alan kimi yapılar var.
Tura ismini veren Drottningholm Sarayı da bunların başında geliyor elbette. Yani bu turda hareket ettikten sonra asıl dolaşacağımız yere varıyoruz, burada gezdikten sonra tekrar gemi ile geri dönüyoruz. Heybeliada turu veya işte ne bileyim günübirlik Büyükada turu gibi…
Bu tura katılmak için ise bu kez Stockholm City Hall’un önüne gitmek gerekiyor. Buradaki bilet gişesinden aynı üstte anlattığım gibi Stockholm Pass kartı göstererek ücretsiz biletimizi alıyoruz ve gemiye bu defa bu iskeleden biniyoruz.
Bu yolculuk gidiş ve dönüşten oluşacağı için toplam iki saat sürüyor. (1 saat gidiş, 1 saat dönüş şeklinde yani)
Drottningholm Kraliyet Sarayı hemen tekneden indiğimiz yerde yer alıyor. 18. yüzyılda inşa edilmiş olan bu yapı, kral ve kraliçenin resmi konutu olarak geçiyor. Zaten etrafında dolaşan İsveçli askerleri göreceksiniz. Burası dünya mirası listesi içinde.
Saraydan başka yapılar da var. Chinese Pavilion yani Çin Köşkü, tiyatro binası ve parkı ile büyük bir alan burası.
Bu binalar, oldukça geniş diyebileceğim bir araziye yayılmış durumda. Zaten sırf sarayın bahçesi bile inanılmaz büyüklükte. Vaktim yetmediği için tiyatro kısmına gidemedim.
Sarayın içinde benim en çok dikkatimi çeken bölüm her zamanki gibi bir kütüphane oldu. Bu oda yani kütüphane eski İsveç kraliçesi Lovisa Ulrika’ya ait. Yine eski kraliçelerden Hedvig Eleonora’nın yatak odası da etkileyici. Buraları mutlaka dikkatlice inceleyin.
Bunun dışında kraliyet odaları, her sarayda olduğu gibi bir sürü pahalı mobilya ve duvarlarda irili ufaklı tablolar göreceksiniz.
Hall of State yani ana toplantı salonu ise ünlü devlet adamlarının dev portreleriyle dolu. Bunlardan biri de bizim için fazlasıyla tanıdık bir isim. Aşağıya hemen bir bakın.
Tanıdınız mı? Evet, doğru tahmin! Bu Sultan Abdülmecit. Benim için de büyük bir sürpriz oldu bu açıkçası… Buradan çıktıktan sonra sarayın bahçesini turlayıp Chinese Pavilion’a ulaştım. Küçük ama ilginç bir yapı. Gidince siz de içine bir girersiniz.
Stockholm Gezilecek Yerler
Saray bahçesinde, gölet kenarındaki kısa bir moladan sonra Stockholm merkeze gitmek üzere tekrar tekneye bindim. Buraya gelirken üzerinden geçtiğimiz su ise Malaren Gölüne ait. Saray çevresi ve bu civar bütünüyle Malaren Gölü oluyor aslında.
Bu turu Stockholm Pass olmadan satın alacakların, gidiş dönüş toplam 220 SEK ödemesi gerekiyor. Drottningholm turu düşünenler için de tarih ve saat aralıklarını vereyim son olarak.
Diğer tur çeşitlerini incelemek için de buraya ve buraya tıklayın. Ben şimdi tekrar ana karaya dönüyorum. Sanat ve özellikle fotoğraf meraklıları için kaçırılmayacak bir adres var Stockholm’de: Fotoğraf Müzesi.
Gamla Stan’dan yola çıkarak kıyı boyunca salına salına yürüyerek ulaştığım meşhur Fotografiska Museet, eskiden gümrük binası olarak kullanılıyormuş. Bugünkü müzenin açılış tarihi ise 2010.
Metro ile gelmek isteyenler Slussen metro durağında inebilir. Burası da Stockholm turu için olmazsa olmaz. Seçkin fotoğraf koleksiyonlarına ev sahipliği yapıyor.
Stockholm Pass ile girişi ücretsiz olan Fotografiska Museum bilet fiyatı normalde 130 SEK. Müzenin tam karşısında ise Gröna Lund Tivoli isimli, Stockholm’ün meşhur lunaparkını göreceksiniz.
Gröna Lund 1883 yılında kurulmuş bir eğlence parkı. İsveç’teki en eski lunapark. 11:00-23:00 saatleri arasında açık. İçinde otuzdan fazla eğlence ünitesi bulunuyor. Dev salıncak, ben vaktim yetmediği için binemesem de heyecan verici görünüyor. Siz benim yerime bir uğrarsınız artık.
Müzeye giderken rıhtıma yanaşmış şilepler ve gemilerin önlerinden geçiyorum teker teker. Stockholm rüzgarı yüzüme doğru vuruyor ancak rahatsız edici değil. Dev bir cruise gemisi, tüm haşmetiyle karşımda beliriyor. Az ilerideki Fotografiska Müzesi de öyle, yaklaştıkça dev bir müzik yapıtı gibi gelişiyor önümde…
Bu manzara, bana en sevdiğim yazarlardan Stefan Zweig’ın Satranç isimli kitabının giriş kısmındaki sıcak tasviri hatırlatıyor ister istemez. Elbette aklımın bir köşesinde de İngiliz liman işçilerinin meşhur grevi var…
Gece yarısı New York’tan kalkıp Buenos Aires’e gidecek olan büyük yolcu vapurunda, son saatin alışılmış telaşı ve koşuşturması yaşanıyordu.
Karadakiler arkadaşlarını geçirmek için itişip kakışıyor, eğik kasketli telgrafçı çocuklar birtakım adlar bağırarak yolcu salonlarında oradan oraya koşturuyor, bavullar ve çiçekler sürüklenerek vapura yükleniyor, orkestra güvertede durup dinlenmeden çalarken çocuklar merdivenlerde merakla bir aşağı bir yukarı koşuşuyorlardı. (Stefan Zweig, Satranç, Çev. Ayça Sabuncuoğlu, Can Yayınları, İstanbul, 2009, s. 13)
Eski İsveç başbakanı Sosyal Demokrat Olof Palme’nin suikasta uğradığı yerin çok yakınında kalıyor bu müze.
19. Yüzyıl başından beri geleneksel bir şekilde tarafsız bir dış politika izlemeyi tercih eden İsveç’te, Sosyal Demokrat İşçi Partisi 1932-1976 yılları arasında tam 44 yıl boyunca iktidarda kalmıştır.
Bu tarihten sonra ise azınlık bir hükümetin başı olarak Olof Palme başbakanlık görevini üstlenir. 1986 yılının şubat ayındaki suikaste kadar görev yapar. Bu tarihi bilgiyi de araya sıkıştırmış olalım böylece.
Gelelim Stockholm alışveriş ve Stockholm yemek rehberine. Stockholm’de ne yenir? İsveç’te Kanelbullar isimli bir çörek var. Tarçınlı çörek. Bunu deneyebilirsiniz. Gamla Stan’da yer alan Chokladkoppen‘e ise kesin uğramalısınız!
Chaikhana ise çayları ile öne çıkan bir mekan. Yine Gamla Stan’da yer alan Under Kastanjen isimli mekan, hem cafe, hem bar hem de restoran olarak hizmet veriyor. Cafe kısmındaki hamur işleri tadılabilir. Bunlar ilk aklıma gelenler.
Stockholm’de yemek için benim size başlıca önerim ise Hötörget pazarı olacak! Bir diğer ismiyle Hötörgshallen. Buradan daha fazla detay alabilirsiniz ama ben yine de kısaca anlatayım.
Haymarket yani Hötorgshallen (Biliyorum yazması da telaffuz etmesi de ayrı zor ama ne yapalım, İsveççe böyle bir dil işte) Stockholm’un tam merkezinde.
Hani, öyle uzun uzadıya aramaya da gerek yok yani. Kime sorsanız gösterir cinsinden… Hatta buranın hemen önündeki meydanda satış yapan esnafın ağzından Türkçe küfürler de duymanız olası. Ben duydum, oradan biliyorum. 🙂
Stockholm Gezilecek Yerler
Buranın özelliği ise şu: Burası Stockholm’ün en büyük outdoor marketi. Yani kısacası başkentin en büyük pazarı. Sebzeden meyveye, taze balıktan hamburgere kadar ne ararsanız var.
Üstelik yalnızca İsveç’e özgü tatlar yok. Dünyanın birçok farklı ülkesine ait mutfaklardan yemekler var. Peru, İtalya… Paket yaptırabileceğiniz gibi, oturup orada da yiyebilirsiniz.
Östermalms Saluhall ise uğranması gereken bir diğer yemek pazarı. Burası da aklınızda olsun. Stockholm ucuz alışveriş için ise üç tane market ismi söyleyeceğim, hemen not alın: Pressbyran, ICA ve COOP. Bunlar şehirdeki en uygun fiyatlı süpermarketler. Ben alışverişimi hep buralardan yaptım.
Yurt dışında su bizim için genelde problem olabiliyor. Özellikle tadının oldukça farklı olması nedeniyle. “Vatten” marka suyu içtim, memnun kaldım, onu da söylemiş olayım.
Uzun, upuzun bir cadde olan Götgatan Caddesi her daim sürprizlere açık. Stockholm seyahati denince olmazsa olmazlardan. Burayı bir turlayın. Södermalm ve Östermalm bölgeleri daima hareketli. Östermalm biraz daha sosyetik diyebilirim.
Drottninggattan, turistlerin yoğun olarak tercih ettiği popüler alışveriş caddesi. H&M’den Zara’ya çok çeşitli ünlü markalar var.
İkinci el kıyafet, retro, vintage çizgide bir şeyler arayanlar ise, şehrin Södermalm bölgesinde bulunan dükkan ve butiklere uğrayabilir. Aşağıdaki haritada görüldüğü gibi, Södermalm Gamla Stan’ın güneyi, Östermalm ise kabaca kuzey doğusu oluyor.
Stampen Bar, Stockholm gezi rehberi birinci bölümünde bahsettiğim, kendi kaldığım hostelin az ilerisinde kalıyor, şehrin tarihi merkezi Gamla Stanın tam ortasında.
Jazz ve Blues tarzı canlı müzik yapılan popüler bir mekan. Ancak burasının pazar günleri kapalı olduğunu eklemeliyim, ona göre bir planlama yapın. Bir akşamınızı kesinlikle burada değerlendirmeye çalışın.
Visit Stockholm isimli web sitesinden şehirle ilgili daha ayrıntılı bilgiler alabilirsiniz. Ayrıca bitirmeden önce bir ipucundan daha bahsetmek istiyorum.
Stockholm Şehir Turu isimli sayfada, rehberli ve ücretsiz Stockholm turu hakkında detaylı bilgiler bulacaksınız. Burada günlük olarak düzenlenen ücretsiz Stockholm şehir turları yer alıyor.
Üstelik herkesin katılımına açık olan bu turlar hava şartına falan da bağlı değil üstelik. Yani sürekli yapılıyor. Yaklaşık 1,5 saat süren ücretsiz Stockholm turu İngilizce. İngilizce ile ilgili yazımı da buradan okuyabilirsiniz.
Stockholm gezi notlarımı beğendiyseniz, yazımı arkadaşlarınızla paylaşmayı unutmayın lütfen. Sorularınızı ise her zaman olduğu gibi alttaki yorum kutucuğuna hiç çekinmeden yazabilirsiniz. En kısa sürede yanıt vereceğime emin olabilirsiniz.
Burada da Gezivita İnstagram hesabım var: Gezivita Instagram
Evet, Stockholm gezi rehberi burada sona eriyor. Stockholm gezi notları yazımın ilk kısmında Lisa Ekdahl’dan bir müzik paylaşmıştım hatırlarsanız. İskandinavya geleneksel çoban müziği Kulning ile veda edeyim.
Bu müzik türü, hayvanları çağırmak için uzun yıllar boyunca kullanılmıştır.
Stockholm seyahati düşünen herkese şimdiden iyi yolculuklar diliyorum. Bir başka yazıda ve bir başka ülkede tekrar görüşmek dileğiyle!
Okumak isteyenler için;
- Budva Gezi Rehberi: Budva Gezi Rehberi
- Yurt Dışı Seyahatleri İnsana Ne Kazandırır?: Yurt Dışı Seyahatlerinin Kazandırdıkları
- Bir seyahate çıkmadan önce neler yapıyorum? Nasıl Geziyorum?
- Mardin gezi notları: Mardin Gezi Rehberi
Stockholm gezi rehberi hazırlanırken yararlanılan kaynaklar:
- Steven Roger Fischer, Dilin Tarihi, Çev. Muhtesim Güvenç, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2017
- Thema Larousse
İlki kadar harika! Elinize sağlık, beklediğimize değdi kesinlikle.. Resmen şehri sizinle beraber gezmiş gibi hissettim. Teşekkürler.
Ben teşekkür ediyorum!
Kuzey diyorum başka bir şey demiyorum:)
Bahsettiğin açık hava müzesi gibi Avusturya`da ve Almanya`da gitmiştim. İkisinde de evler orjinal ve üllkenin farklı köylerinden getirilmişlerdi. Hayran olmuştum, köy bakkalı bile vardı. Evlerden birinde ekmek pişiyor, biri marangoz atölyesi vs. Bazılarında da çocuklarla atölyeler düzenliyorlardı. Tüm gün geçirilebiliyor böyle bir yerde. Bayılmıştık çocuklarla. Yazını okuyunca aklıma geldi.
Ben de öyle diyorum! 🙂 Ben ilk kez böyle bir manzarayla karşılaştım ve çok hoşuma gitti doğrusu. Güzel düşünülmüş. Dediğin gibi çok çeşitli faaliyetler de renk katar böyle şeylere. Skansen’de sanırım öyle bir etkinlik yoktu ama olsun. Almanya’ya gidersem senden bilgileri alırım artık.
Yazı gerçekten akıcı ve dolu dolu olmuş. Teşekkürler.