Salzburg Gezi Rehberi
Merhabalar!
Salzburg gezi rehberi ile karşınızdayım. Dilerseniz öncelikle yazının konusuna uygun bir müzik tavsiyesi ile başlayayım. Bahsedeceğim şehir Salzburg olunca, akla hemen ünlü klasik müzik bestecisi Mozart geliyor tabii. Mozart’tan “Serenade in G Major K 525‘i” tavsiye etmek istiyorum. Nadide bir eserdir. Yazıyı okurken de dinleyebilirsiniz.
Türkiye’den yurt dışına seyahat edenlerin büyük çoğunluğu, sürekli aynı yerleri tercih ediyor. Üstelik bunlar genelde hep ünlü başkentlerden ibaret: Paris, Stockholm, Viyana, Prag, Amsterdam, Roma, Barcelona…
Bu şehirlerden her birinin kendine has ayrı güzellikleri olduğu ve görülmesi gerektiği kesin… Buna kesinlikle bir itirazım yok. Ancak bu popüler rotalar kadar tercih edilmeyen çok güzel başka yerler de var aslında.
Bu yazıda, çoğunluğun öncelikli olarak tercih etmediği, fakat görülmesi gereken, pek bilinmeyen, çok şirin bir kentten bahsedeceğim. Avusturya’nın Salzburg kentinden…
Salzburg’a geçmeden önce biraz Avusturya’dan bahsedeyim. Avusturya, Avrupa’nın pahalı ülkelerinden biri. Bu anlamda başkent Viyana da Salzburg da hemen hemen aynı diyebilirim. Avusturya para birimi olarak Euro kullanılıyor. Konuşulan dil ise Almanca.
Ülke, denize hiç kıyısı olmamasına rağmen, tarihsel geçmişi ve kültürel özelliklerinin yanı sıra coğrafi konumuyla da öne çıkıyor. Zira Avusturya’yı Orta Avrupa’nın merkezi diye tanımlarsak, herhalde yanılmış olmayız. Almanya, İsviçre, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve İtalya komşularından birkaçı…
Salzburg Gezilecek Yerler
Evet, Avusturya denince akla hemen Viyana geliyor biliyorum. İki defa Viyana turu yapma şansım oldu. Yine gidebilirim. Ancak Salzburg da bence en azından bir defa da olsa görülmesi gereken, doğa ve tarih harikası yerlerden. Nüfus bakımından Avusturya’nın 4. büyük şehri. Peki, Salzburg nerede?
Burası, başkent Viyana’ya trenle yaklaşık 2,5 saat mesafede. Aslında Viyana’dan çok, Almanya’nın Münih kentine daha yakın. Çünkü Münihe sadece bir saat mesafede! Olur da Almanya gezi planı yapar, Münihe giderseniz, tur rotanıza dahil edebilirsiniz. Hatta bence mutlaka etmeye çalışın. İstanbul’dan Salzburg’a gitmek isteyenler için ise, Türk Hava Yolları’nın direk seferleri var.
Zweig’in bahsettiği inziva, hem entelektüel hem coğrafi bir özellik taşıyordu. 1918’de Friderike (Zweig’in ilk eşi) ile birlikte İsviçre’den dönerken kısa bir tatil için Salzburg’a uğramışlardı. Savaş sonrası dönemde bile bir taşra kasabası olmaya devam eden Salzburg, etkileyici manzarasıyla sakin ve huzurlu bir yerdi.
Alpler’in bitiş noktasında yer alıyor ve aynı zamanda Münih, Zürih ve Venedike kolay bir erişim imkanı sunuyordu. (Kaynak: Howard, M., Sachar, Avrupa’nın Katli 1918-1942 Siyasi Bir Tarih, Çev. Erdem Gökyaran, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2017, s. 374)
Salzburg gezisi için iki gün fazlasıyla yeterli olacaktır. Avusturya vizesi almak için, İstanbul Yeniköy’deki konsolosluğa direk başvuru yapılabiliyor. Sinir bozucu, sabır sınayıcı aracı şirketlere bir de fazladan vereceğiniz o hizmet bedeliyle, Salzburg gezi masraflarınızın en azından bir kısmını bile çıkarsanız kafi. Bu kayda değer bilgi aklınızda olsun.
Salzburg, benim açımdan birkaç nedenle önemli ve dikkate değer. Birincisi, çok sevdiğim bestecilerden Mozart’ın doğum yeri. İkincisi, yine çok sevdiğim, hatta bütün kitaplarını okumak arzusuyla yanıp tutuştuğum Stefan Zweig, uzunca bir süre (1919-1934) bu kentte yaşamış.
Gittiğinizde, kulaklığınızda bir Mozart bestesi veya elinizin altında bir Stefan Zweig kitabı olursa geziniz daha da anlam kazanır, benden söylemesi.
Salzburg Gezi Notları
Bakın, Stefan Zweig uzun yıllar yaşadığı bu kenti nasıl tanımlıyor:
Kent, kışı aylarca süren güzel düşlerle geçirir. Yaz geldiğinde ise uzun uykusundan uyanır ve Avrupa’nın en canlı kültür metropolü oluverir. Festival haftalarında Salzburg iki aylığına Richard Strauss’un (Besteci ve orkestra şefi), Bruno Walter’ın (Orkestra şefi) ve Max Reinhardt’ın (Tiyatro ve film yönetmeni) asası altında müziğin, tiyatronun ve edebiyatın Avrupa’daki başkenti olur.
Her yaz düzenlenen Salzburg Festivali, bugün de ziyaretçilerine opera, klasik müzik ve tiyatro ağırlıklı temsiller ve konserler sunuyor. Denk gelirseniz şahane olur. (Burada detaylı bilgiler mevcut: Tıklayınız)
Ayrıca Salzburg, doğa bilimci Alexander Von Humboldt’un dünyadaki en güzel üç kentten biri olarak tanımladığı bir yer. Diğer iki kenti tahmin edin bakalım… Evet yanılmadınız, aklınıza gelen şey doğru. Bu kentlerden biri Napoli, diğeriyse İstanbul!
Krallar, prensler, Krezüs, dünyanın kudretli ve zengin insanları, o anda hepinize acıdım; gemide bulunduğum yer sizin bütün hazinelerinize bedeldi ve İstanbul’a bir bakışımı bile bir imparatorluğa değişmezdim. (Edmondo De Amicis, İstanbul, Çev. Beynun Akyavaş, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2006, s. 15)
Gelelim görülecek yerlere… Salzburg’da gezilecek yerler birbirine yakın. Kısa bir tanıtımla başlayalım o halde. Öncelikle, şehrin ortasından geçen nehirden bahsedeyim. Bu, Salzach Nehri. Hava güzelse nehir kenarında bir yürüyüşle başlamak uygun düşer diye düşünüyorum.
Ardından, üstte belirttiğim şekilde, burası Mozart’ın doğum yeri ve Mozart Evini (Mozarts Geburtshaus) ziyaret etmek şart. Ev, sapsarı badanalı duvarıyla, kentin en meşhur ve turistik caddesi Getreidegasse‘nin üzerinde. Gözünüzden kaçması imkansız. Mozart, 1756 yılında burada doğmuş. Eve giriş ücreti 10 Euro.
Mozart ailesi 26 yıl boyunca bu evde yaşamış. Ev; mutfak, oturma odası, yatak odası, kiler ve çalışma odasından oluşuyor. Bu evde doğan yedi çocuktan, yalnızca Mozart ve kız kardeşi Maria Anna hayatta kalabilmiş. Aile 1773’te daha büyük bir daireye taşınmış.
Evden çıktıktan sonra veya eve girmeden önce Getreidegasse’yi turlamak pek hoş olur. Caddede sıra sıra dükkanlar hafif dar bir yol üzerinde dizilmiş. Hediyelik eşya dükkanlarından butiklere, kafelerden lezzetli tatlılarıyla pastahanelere kadar ne ararsanız var…
Tabelalar alttaki fotoğrafta görüldüğü üzere, olduğu gibi ferforjeden yapılmış. Getreidegasse ve Mozart Evi zaten şehrin Old Town dediğimiz kısmında yer alıyor. Aslında Salzburg’da görülecek yerlerin hemen hepsi bu civarda dersek yanlış olmaz.
Mozart, Salzburg piskoposunun maaşlı müzisyeni olan babasının da desteğiyle küçük yaşta kendini gösterir. Henüz beş yaşındayken bir piyano konçertosu besteler. Daha sonra babası onu alıp Münih’e götürür ve burada Avusturya Kraliçesi Maria Theresa’nın huzurunda bir konser verir.
35 yaşında ölen Mozart’ın (Ne kadar da erken bir kayıp öyle değil mi?) yetişkin döneminde bile fiziği 10-12 yaşlarındaki bir çocuğunki gibiymiş. Bunu öğrendiğimde doğrusu çok şaşırmıştım.
Mozart’ın kendi adını taşıyan şehir meydanında bir de heykeli var. Burası Mozartplatz. Ben içine girmedim ama Salzburg Müzesi de burada yer alıyor.
Salzburg Gezi Rehberi
Salzburg Katedralinin de yer aldığı Dom, oldukça geniş bir diğer meydan. Katedral mutlaka ziyaret edilmeli. Dışarıdan oldukça heybetli bir görüntüsü olan katedral, Barok mimarinin seçkin örneklerinden biri.
Katedralin içinin ambiyansı da tarifsiz. Ayrıca buranın bir diğer dikkate değer özelliği, Mozart’ın da vaftiz edildiği yer olması. Domplatz yani Dom Meydanında görülmesi gereken bir yer daha var: Domquartier.
Domquartier Müzesi, tanıtım broşüründe yazdığı gibi, aslında bir müzeden daha fazlası. Giriş ücreti 12 Euro. İyisi mi ben daha fazla anlatmayayım. Kendi fotoğraflarımdan sonra tanıtım videosunu da beraber seyredelim.
Rezidenzplatz bir diğer meydan. Diğerlerine çok yakın. Aslında bununla Mozart Meydanı ve Dom arasında pek mesafe yok bile denebilir. Burada, etrafta faytonlar göreceksiniz. Dilerseniz faytonla şehir turu yapabilirsiniz.
Hediyelik eşya alabileceğiniz büyük bir mağaza da yine bu meydanın hemen karşısında yer alıyor. Manner isimli mağaza da çikolata sevenler için uğranması gereken bir diğer adres.
Kapitelplatz, meydanlarıyla meşhur Salzburg’un bir diğer meydanı. Burada dev bir satranç alanı bulunuyor. Kendisine güvenenleri piste alalım!
Hazır satranç demişken ve hele de adresimiz Salzburg iken, Stefan Zweig’in Satranç isimli kitabını hala okumadıysanız, bir an önce bu kitabı edinip okuyunuz efendim. Can Yayınları çevirisi şahsi önerimdir.
Peki, Kapitelplatz’a gelip gelmediğinizi nasıl anlayacaksınız? Cevabı gayet basit. Üzerinde minik bir adamın yer aldığı bu dev altın topu mutlaka göreceksiniz. İşte burası aradığımız yer oluyor.
Sıra geldi Festung Hohensalzburg Kalesi’ne... 1000 yıllık geçmişi olan bir kaleden bahsediyorum. Manzara nefes kesici. Dağlarla çevrelenmiş tüm şehir ayaklarınızın altında.
Çok değişik açılardan onlarca farklı fotoğraf ve video çekebilirsiniz. Giriş elbette ücretli ama eklediğim şu fotoğraflara ve özellikle videoya bakın lütfen. Değer mi değmez mi, artık siz karar verin…
Kaleye çıkmak içinse iki seçeneğiniz var: Yürümek veya teleferik kullanmak. Ben yazın hava çok güzel olduğu için yürüyerek yavaş yavaş çıkmayı seçtim. Yol biraz dik ama ben çok daha zorunu Karadağ’da, Kotor’da tepedeki kaleye çıkarken görmüştüm mesela.
Eh, ben bilgileri paylaştım, yıllar önce yayınlanan Axe Marine reklamında söylediği gibi; gerisi size kalmış! 🙂 (Bu reklamı ve sloganı acaba kaç kişi hatırlayacak merak ediyorum doğrusu.)
Bir tek gece kaldığımız Salzburg’a da bayıldım. Ya deniz kıyısında, ya göl kıyısında olan, ya da içinden bir nehir geçen dik tepeli kentlerden hoşlanırım öteden beri.
Salzburg’un dik bir tepesinin üstünde görkemli bir şato vardı. Tepe öyle dikti ki, ancak fünikülerle rahat çıkılıyordu oraya. Kentin içinden de Salzach Irmağı akıyordu. (Kaynak: Mina Urgan, Bir Dinozorun Gezileri, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2016, s. 128)
Kaleye giriş ücreti 12 Euro. Ziyaret gün ve saatlerini de paylaşayım hemen. Ocak-Nisan ve Ekim-Aralık arası 09:30 ile 17:00 arası, Mayıs-Eylül arası ise 09:00 ile 19:00 arası. Kalenin içinde ayrıca müzeler de bulunuyor. Çok değişik objelerin sergilendiğini göreceksiniz.
Kaleye çıkmadan önce veya kaleden indikten sonra da görebileceğiniz, ilginç bir yer daha var Salzburg’da. İlginç olmasının nedenini izah edeyim hemen. Genelde bir şehirde gezilip görülecek yerler aşağı yukarı bellidir; saraylar, ünlü ve turistik caddeler, müzeler…
Salzburg Gezi Notları
Ancak Salzburg’da gezilecek yerlerin içinde bir de mezarlık bulunuyor. Bu mezarlığın özelliği ise tarihi olması. İsmi St Peter’s Archabbey.
Petersfriedhof olarak da olarak geçiyor. Burası, Salzburg’daki en eski mezarlık. Bir de manastır var. Mozart’ın ablası Maria Anna’nın da mezarı burada bulunuyor.
Mirabel Sarayının ziyarete açık olan bahçesi Mirabellgarten, Salzburg gezilecek yerlerden bir diğeri. Bahçeye giriş ücretsiz. Mirabel Sarayı, 17. yüzyılın başında inşa edilmiş. Günümüzün belediye binası. Burası, Old Town ile tam ters istikamette yer alıyor.
Yani Mozart Evi, Salzburg Katedrali, Getreidegasse, Salzburg Kalesi ve meydanların olduğu taraftan, Salzach Nehrinin diğer tarafına geçmeniz gerekiyor.
Ancak merak etmeyin, toplu taşıma kullanmanızı gerektirecek kadar uzak değil. Yürüyerek 10-15 dakikada rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
Mozart Wohnhaus, Mozart’ın Getreidegasse Caddesinden sonra yaşadığı yer. 1600’lerin başında inşa edildiği sanılıyor. Mirabellgarten’e yürüme mesafesinde. Salzburg’dan ayrılmadan önce burayı da görmek gerek.
Mozart Wohnhaus günümüzde müze olarak kullanılıyor. Mozart ailesi, 1773-1787 yılları arasında mektup adresi olarak burayı kullanmış.
Ne yazık ki, belirttiğim zaman diliminde bu adrese ulaşmış olan iki yüzün üzerinde mektuptan günümüze ulaşan tek bir tane bile yok.
Çok değerli bir tarihsel belge olarak nitelendiremesek bile, mektuplar hala elimizde olsaydı çok daha güzel olurdu diye düşünüyorum. Mozart Wohnhaus binasına giriş ücreti ise yetişkinler için 10 Euro.
Son olarak, Salzburg ile ilgili çok daha detaylı bilgilere ve en güncel gelişmelere ulaşmak için şu siteyi kullanabilirsiniz: Salzburg İnfo Ancak Türkçe dil seçeneği yok ne yazık ki. Yine İngilizceye kaldık…
Salzburg gezi rehberi yazımın içindeki fotoğrafların bazıları, benim gibi gezmeyi çok seven arkadaşım Hande Sonsöz‘e ait. Kendisine, fotoğraflarını benimle paylaştığı için, buradan da bir kez daha çok teşekkür ediyorum! Doğubatı, Kitap-lık gibi dergilerde yazılarına rastlayabilirsiniz.
Asla kitapsız ve seyahatsiz kalmayın, diğer yazılarımda görüşmek üzere, şimdilik hoşça kalın!
Uzun zamandır okuduğum en keyifli gezi bloğu sanırım sizinki. Kaleminize, ayaklarınıza sağlık. Domquartier Müzesi’ni gezmemiştim. Büyük hataymış.
Çok teşekkür ederim! Artık bir dahaki sefere mutlaka 😉
Zevkle okudum. elinize sağlık.
Çok teşekkür ediyorum!
Eline sağlık Kaancım. Salzburg çok güzel ama maalesef çok da pahalı bir şehir. Yeme içme olanakları için Tafelspitz (bir çeşit et yemeği) ve Topfenknödel (peynir köftesi) gibi Avusturya mutfağına özgü tatlar denemek isteyenlere K+K Restaurant Holzmeisterstube’yi öneriyorum.
Bu değerli katkı için teşekkür ediyorum. Salzburg’da ne yenir sorusunun cevabını da vermiş oldun böylece.
Viyana’ya bir kaç defa gittik, Salzburg’da gitmek istediklerimiz şehirler listesinde, çok güzel bir yazı teşekkürler
Mutlaka gidin derim! Gitmeden Stefan Zweig okumayı ihmal etmeyin 🙂 Teşekkür ediyorum.