Maradona ve Manu Chao

Maradona ve Manu Chao

Herkese merhaba.

Kemal Yalçın, “Haymatlos: Dünya Bizim Vatanımız” isimli kitabında, Nazi Almanyası döneminde Türkiye’ye göç etmek durumunda kalan Alman mülteci bilim insanlarının hikayesine değinir. Bunlardan ülkelerine geri dönmek istemeyenlerden bazıları, 1944 yılında Almanya ile olan diplomatik ilişkilerimiz kopunca, Haymatlos (Vatansız) durumuna düşer. Ancak o insanlara sahip çıkan bir toprak, bir coğrafya vardır, olacaktır elbet. Ve onlardan yardımını hiç esirgemeyen, ismi, etnik menşei önemsiz bir insan topluluğu… (Bu konuda şu yazıma bakabilirsiniz: 1933 Üniversite Reformu)

İşte Manu Chao da, kişiliğiyle pasaportların geçersizliğini adeta haykıran gerçek bir dünya vatandaşı. Hatta bana kalırsa modern dönemin en büyük filozoflarından bir tanesi. İlk bakışta hırpani gibi duran kılık kıyafetinin ötesinde, çok candan, son derece içten, sımsıcak bir gülümseyiş ve özgün bir karakter duruyor karşımızda. Bir yaşama mana katan, derinliğini veren şeylerden biri de tam da bu bence. Pahalı, son model bir araba ile konser alanına gelseydi, bende kendisine karşı şu an beslediğim duyguları asla yaratamazdı Maradona’ya şarkı söyleyen bu adam.

Kaynak: www.bloomberght.com/

26 Kasım 2020 tarihinde ajanslar bir haber geçti. Dünya futbolunun gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden biri -kimilerine göre tartışmasız en büyüğü- hayata veda etti: Maradona. Altmış yaşında, henüz pek de yaşlı denemeyecek bir yaşta hayata gözlerini yumdu Arjantinli Diego Armando Maradona.

Aslına bakılırsa Maradona’nın gerek futbolculuk gerekse aktif futbolu bıraktıktan sonraki yaşamı hep sorunluydu. Sansasyonlar, aşırı kiloları, uyuşturucu ile olan ilişkisi yaşadığı süre boyunca gündemden neredeyse hiç düşmedi. Eğer yanlış hatırlamıyorsam bundan birkaç yıl önce komaya girmiş, son anda hayata geri dönmüştü. 1994 Dünya Kupasında, grup maçlarında Yunanistan’a attığı o muhteşem golden sonra yapılan doping testi pozitif çıkınca takımdan aniden çıkarılmıştı. Bu, 1986 yılında dünya kupasını kaldırdığı milli takıma da istemsiz bir veda anlamına geliyordu.

Her ne kadar çalkantılı bir hayatı olsa da, Maradona futbolculuğunun çok ötesinde politik bir figürdü aynı zamanda. Bu, onu kendisiyle karşılaştırılan diğer bütün usta oyunculardan ayıran en büyük özelliği bana kalırsa. Dünyanın her zaman; Jacques Villeneuve, Diego Maradona gibi düşündüğü şeyi, savunduğu fikirleri, “acaba söylersem başkaları ne der/düşünür?” kaygısına kapılmadan dile getirecek bu türden insanlara/sporculara ihtiyacı var. Suya sabuna dokunmayan saf bir yetenek mi, yoksa yaptığı işte mahir gerçek bir protest kişilik mi diye sorarsanız, ben ikincisi derim…

Kaynak: cumhuriyet.com.tr

İngiliz tabloid gazetelerinden bazıları, 1986 Dünya Kupasında eliyle attığı gole gönderme yaparak, Maradona hakkında ölümünden sonra eleştirel ve iğneleyici manşetler atttılar. Maradona’nın yaptığı şeyin etik olup olmadığı tartışmasına burada hiç girmiyorum. Hareket elbette sevimsizdi, son kertede haksızdı. Uyuşturucu ile olan ilişkisi için söylediği gibi, o gol de hiç olmasa belki çok daha iyi olurdu. Ancak “Tanrı’nın Eli” sloganı, onu daha yaşarken ölümsüzleştirdi. Ve sanırım bu mit, o öldükten sonra artık onunla beraber sonsuzluğa doğru gidecek. Ayrıca yine bu olaya ithafen verdiği bir röportajında, üstte bahsettiğim kişiliğini belirgin bir biçimde ortaya koyan yanı ile şöyle diyordu Maradona: “Tam da Falkland Savaşı sonrasında, İngilizler’in biletini kesmiştim.”

“Tanrı’nın Eli”

Maradona’nın ölüm haberinin ardından, dünyadaki pek çok sporseverin yaptığı gibi, Manu Chao’nun onun için yaptığı şarkıyı tekrar açıp dinlemeye başladım: “La Vida Tombola.” Hayat bir tombala. Bu şarkıyı şu ana dek kaç kez dinlediğimi gerçekten hatırlamıyorum…

Bunun yanı sıra, Manu Chao’nun bir de bu şarkı ile beraber sevdiğim bir diğer şarkısı olan Me Llaman Calle’yi, bir Fransız kanalındaki televizyon programında seslendirdiği bir video daha var. Fransızlar -muhtemelen sözlerini hiç anlamadıkları- bu şarkıda FIFA’nın bir hırsız olduğunun söylendiğini bilselerdi, yine böyle keyifle şarkının ezgilerine eşlik ederler miydi bilemiyorum doğrusu… Bu programı da kaç kez izlediğimi, bu şarkıları kaç kez dinlediğimi hatırlamıyorum…

Manu Chao da, aynı Diego Armando Maradona gibi, kanlı canlı izlediğimiz, dinlediğimiz, çağında yaşanıldığı için gelecek nesillere anlatılabilecek bir adam. Kesinlikle sıradan değil. Basit gibi görünen 3-5 kelimeyle ve ilk bakışta derinliği tam manasıyla kavranamayan ezgilerle, aslında çağının çok ötesine uzanıyor.

Michael Jordan’ı, Gheorghe Hagi’yi, Michael Schumacher’i, Diego Armando Maradona’yı, Ayrton Senna’yı seyretmiş, Ludovico Einaudi, Paco De Lucia, Keith Jarrett, David Helfgott’u dinleyebilmiş insanlar olarak, Eddie Merckx, Gilles Villeneuve izlemişlere nasıl gıpta ediyorsak, bizden sonrakiler de eminim onu izleyememiş olmaktan müteessir olacaklardır. Ben Maradona’yı 1993 yılında, Sevilla’da top koştururken bize karşı (Galatasaray) İstanbul’da oynadığı hazırlık maçından beri hatırlıyorum. Manu Chao’yu da yıllardır dinliyorum.

Kaynak: Galatasaray Twitter Hesabı

Kaynak: Futbol retro

Böyle insanlar alelade siyasetçilere benzemez, isimleri akıldan hiç çıkmaz ve asla ama asla unutulmazlar. Diğerlerini ne kadar hatırlamaya çalışsanız da nafile. Gücü, iktidarı bir süreliğine tekeline alan sahte tanrılar, Edward Said’in deyişiyle hep iflas ederler. Büyüksün Manu Chao, iyi ki vardın Diego Armando Maradona! Me gustas tu!

İlgi duyanlar için birkaç farklı yazım da burada:

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.