Edirne 2. Bayezit Külliyesi ve Müzikle Tedavi
Herkese merhaba!
Bu yazımda size biraz Edirne’den, biraz da müzikten bahsetmek istiyorum. Hem bir seyahat önerisi, hem de müzik içerikli olarak okunabilecek türden bir yazı bu…
Edirne benim için farklı bir şehir. Lisans öğrenimimi burada (Trakya Üniversitesi) gerçekleştirdiğim için, 2000’li yılların başında Edirne’de uzunca bir süre kaldım. Şu sıralar doktora vesilesiyle yine zaman zaman gidip geliyorum.
Tarihe doğuştan meraklı biri olarak, 2002 yılındaki ÖSS sınavı sonrasında yolumun eski bir Osmanlı başkenti olan Edirne ile kesişmesi, benim için gerçekten hayattaki hoş tesadüflerden biri oldu diyebilirim rahatlıkla. (Altta, lisans yıllarımdan birkaç fotoğraf paylaştım.)
Edirne oldukça köklü bir geçmişe sahip. Yapılan arkeolojik çalışmalar, bölgenin tarihinin MÖ 6000’li yıllara dek uzandığını gösteriyor. Anlaşılacağı üzere, oldukça eski bir yerleşim yeri…
Şehir, İstanbul’un fethi öncesinde de Osmanlı Devletinin başkentiydi. İşte bu nedenle, Edirne gezilecek yerler içinde çok sayıda Osmanlı yapısı ile karşılaşıyoruz: Arastalar, saraylar, camiler, hamamlar…
Geçenlerde internette gezerken bir habere rastladım. Ntv.com.tr’nin haberine göre, Edirne Sağlık Müzesini 2021 yılında yaklaşık altmış bin kişi ziyaret etmiş.
İşte ben de bugün size Edirne’ye gittiğiniz zaman mutlaka uğramanız gereken bir yerden, Edirne Sağlık Müzesinden söz edeceğim. Diğer ismiyle Edirne Sultan 2. Bayezit Külliyesi.
Burası hakkında bilgi vermeye geçmeden hemen önce, Edirne’ye ve bu müzeye ulaşım hakkında birkaç kısa not paylaşayım. Özel aracınız varsa zaten işiniz kolay. İstanbul’dan, otobandan yaklaşık iki saatlik bir yolculukla şehre ulaşabilirsiniz.
Özel aracı olmayanlar için, Edirne’ye ulaşım için kullanılabilecek iki otobüs firması var: Nilüfer Turizm ve Metro Turizm. Sırt çantalı bir gezgin olduğum için birkaç kez siteye girip bakmıştım, blablacar ile de şehre gidenler var, bu da aklınızın bir köşesinde bulunsun.
Peki Edirne’ye ulaştıktan sonra Sultan 2. Bayezid Külliyesine nasıl gideceksiniz? Çok kolay!
Ben Edirne merkezdeki meşhur Saraçlar Caddesinden yürümeye başladım, Edirne valilik binasının önünden geçtim ve sallana sallana yürüyerek toplamda 20-25 dakikada kolayca buraya ulaştım.
Hafif bir tempoyla yarım saat bile sürmez. Siz de örneğin hava güzelse hiç düşünmeden böyle gidebilirsiniz. Özel aracınızla Edirne merkezinden buraya ulaşım on dakika sürmez zaten.
Ama hava soğuksa veya yürümek istemiyorsanız, taksi ile de çok kısa bir sürede gitmek mümkün. (Aşağıdaki haritalarda, size Saraçlar Caddesini ve Edirne valilik binası ile 2. Bayezıt Külliyesi/Sağlık Müzesi arasındaki mesafeyi gösterdim.)
Edirne 2. Bayezit Külliyesi Sağlık Müzesi
Evet, şimdi gelelim bu yapı ile ilgili detaylara… Günümüzde “Sultan 2. Bayezıt Külliyesi Sağlık Müzesi” ismiyle Trakya Üniversitesine bağlı bulunan bu yapının temeli 1484 yılında atılmış.
Külliye dört yıl sonra yani 1488 yılında hizmete açılmış. Burası hem mimari açıdan hem de tıp tarihi açısından çok önemli bir yer.
Yapı, birbirini izleyen iki avludan oluşuyor. Birinci avlunun sağ tarafında kubbeli odalar, solunda ise mutfak yer alıyor. Aşağıdaki fotoğraflarda bu kısmı görebilirsiniz.
Bu hastanenin en önemli özelliği, buradaki hastaların su sesi ve müzik ile tedavi edilmesidir. İşte avlunun güney cephesinde kalan kısım, su ve müzik ile tedavinin gerçekleştirildiği bölüm. Altıgen planlı bu avlu, aynı zamanda yapının merkezini oluşturmaktadır.
Burası da aynı Mardin’deki kimi yapılarda olduğu gibi, eyvanlı bir yapı. (Merak edenler ve yakın zamanda gitmeyi düşünenler için, burada “Mardin Gezi Rehberi” başlıklı yazım var: Mardin Gezi Rehberi) Aşağıdaki fotoğraflarda bu kısmı görebilirsiniz.
Hiç şüphesiz müziğin tedavi edici, huzur verici bir tarafı var. Hatta buradaki hastalar, müziğin yanı sıra güzel kokular ile de tedavi ediliyormuş.
Zaten gittiğinizde, içeride, tam ortada yer alan fıskiyeli havuz hemen dikkatinizi çekecektir. Burada kısa süreliğine de olsa su sesini dinlediğiniz anda, siz de ferahlayacak ve huzur bulacaksınız.
Odacıkların her bir bölümünde, ellerinde çaldıkları enstrümanlar ile müzisyen mankenler yer alıyor.
Ayrıca yine yapıyı gezerken karşınıza çıkacak bilgi tabelalarını okuyarak, Osmanlı’da tıp, hastalıkların tedavi biçimleri, müzikle tedavi gibi konularda daha fazla bilgi edinmeniz de mümkün.
Edirne Sağlık Müzesi Beyazıt Külliyesi
Türk hekimleri, bazı makamların hasta tedavisinde iyileştirici etkileri olduğuna yönelik çalışmalar yapmış, örneğin Rast makamının felce, Zengule makamının kalp hastalıklarına iyi geldiği düşünülmüştür.
Aslında müzikle tedavinin geçmişi 15. yüzyıldan çok çok daha öncesine dek uzanıyor.
Prof. Dr. Avni Babacan “Müzikle Ağrı Tedavisi” başlıklı makalesinde (Ethem Kocabaş & Semra Türk, Müzik ve Zihnin Gizemleri içinde, Altın Kitaplar, İstanbul, 2013, s. 371-377) çok değişik bilgiler veriyor bize.
Buna göre, müzik terapisinin tarihi 4000 yıl öncesine dek uzanıyor. Oradan küçücük bir alıntı yapmak isterim ama size tavsiyem, kitaptaki bu makalenin tamamını okumanız yönünde olacak elbette:
Müzik terapi hastanelerde; yoğun bakımda, terapötik olarak palyatif bakımda, cerrahi operasyonlarda, psikiyatri, onkoloji, kadın doğum, pediatri ünitelerinde, koroner bakımda, radyasyon, kemoterapi tedavisinde, tıbbı prosedürlerin uygulandığı durumlarda, ağrı ve anksiyete gibi semptom tedavilerinde, immün fonksiyonların aktive olmasında, vücut direncinin artırılmasında, yaşam kalitesini artırmada, psikolojik iyileşmede kullanılmaktadır.
Aslında basit harmonik hareketler olarak bilinen müzik terapi, psikolojik ve fizyolojik etkileri açısından hayli zengindir.
Müzik terapinin otonom sinir sistemine etki ederek relaksasyonu sağladığı savunulmaktadır. Rossi (2003) müziğin zihin-beden sürecimizde ve otonomik, immun, endokrin ve nöropeptin sistemlerde değişime neden olduğunu bildirmektedir.
Müzik, beynin sağ hemisferini etkileyip limbik sistem üzerinden psikolojik yanıtlara neden olup, enkefalin ve endorfin salınımına neden olarak ağrının şiddetinin azalmasına neden olmaktadır.
Aynı kitabın 391. sayfasında ise Prof. Dr. Bingür Sönmez ile yapılan kısa bir röportaj var. Bildiğiniz gibi, yazılı ve görsel medyada da sıklıkla kendisine rastladığımız dünyaca ünlü doktor, uzunca bir süredir hastalarına müzikle tedavi yöntemi uyguluyor, hatta bizzat kendisi de kaval çalıyor.
Özetlemek gerekirse, müzik ile tedavi gerçekten son derece ilgi çekici bir konu…
Müzik sesi ile tedavi demişken, büyük bir müzisyenden daha bahsetmemek olmaz. Yazıyı onunla bitirmek istiyorum: Kudsi Erguner. Birkaç meraklısı dışında, ülkemizde ne yazık ki pek de tanınmayan bir neyzen.
Onun en sevdiğim iki albümü ise şunlar: Les Passions d’İstanbul ve Pervane.
Şu güzel tesadüfe bakın ki, Pervane aynı zamanda sevdiğim bir diğer grup olan Yansımalar’ın da bir albümünün ismidir. “Yansımalar” ismini de bir kenara not edip ilk fırsatta dinleyin mutlaka.
Evet, bu yazımda size hem biraz Edirne’den, Edirne’de görülecek yerler içinde ismi anılan bir yerden, hem de birkaç kaliteli müzisyenden bahsetmeye çalıştım. Araya hem gezi hem de sanat sıkıştırdık.
Umarım yazımı beğenmişsinizdir. Beğendiğiniz yazılarımı sosyal medya hesaplarınızda arkadaşlarınızla ve sosyal çevrenizle paylaşırsanız çok memnun olurum.
Okumak isteyenler için birkaç yazımı daha buraya bırakıyorum.
Bir başka yazıda tekrar buluşmak ümidiyle, kendinize iyi bakın, şimdilik hoşça kalın!