Ne Diyoruz Ne Anlıyoruz?

Ne Diyoruz Ne Anlıyoruz?

Herkese merhaba.

“Ne Diyoruz Ne Anlıyoruz?”, katılımcıları Mehmet Ali Kılıçbay, Ahmet İnam ve Cengiz Güleç olan TRT Okul programıydı.

-di’li geçmiş zaman kipi kullanıyorum çünkü artık yok. Keşke olsa.

Bir zamanlar, gerçekten ana akım medyada yayınlanan bu program, iddia ediyorum, Türk televizyonlarında açık ara son çeyrek yüz yıllık dönemde izlenebilir belki üç-dört programdan biri olma özelliğini taşıyordu.

Diğerleri ise, bana kalırsa “Gerçek Orada Bir Yerde” ve “Sunay Akın’la Hayat Deyince” idi. Fakat bu programı hiç tereddüt etmeden bir numaraya yazarım!

Türkiye’de yaşayanlar, nadiren de olsa bu tür programları seyrederek bazen beni fazlasıyla şaşırtıyorlar aslında.

Bu anlamda bu tür programlar, ülke gerçekleriyle yüzleşince, tam süresini hatırlamıyorum ama, haddinden fazla bile yayında kaldı diyebilirim.

Bir televizyon programı düşünün lütfen.

Reklamsız, herhangi bir görsel unsur kullanılmıyor, insanı derin düşünmeye sevk eden ve ciddi bir altyapı gerektiren, çok çeşitli felsefik ve sosyal konulardan bahsediliyor…

Ve bu konuları kendi aralarında sakin sakin tartışan muhteşem bilim insanları. Türkiye ile bunları yan yana getirmek dahi çok zor.

Üç değerli insan “Ne Diyoruz Ne Anlıyoruz” programında. Mehmet Ali Kılıçbay solda, Cengiz Güleç ortada, Ahmet İnam sağda.

Ne Diyoruz Ne Anlıyoruz?

Bu üç harika insanı ve yaptıkları nefis programı izlemek, benim için Platon’u, Jean Jacques Rousseau’yu, Thomas Paine’i, Antonio Gramsci’yi ve hepsini burada şu an tek tek sayamayacağım onlarca büyük insanı okumak gibiydi doğrusu.

Hani bir ara gündemde vardı ya, işte gerçek akil insanlar bu insanlardır. (Onlardan biri hakkında daha önce şöyle bir yazı yazmıştım: Mehmet Ali Kılıçbay)

Bu programın birçok bölümünün tamamı şu an Youtube’da mevcut.

Youtube arama kutucuğuna Ne Diyoruz Ne Anlıyoruz yazıp izleyebilirsiniz. Metrobüste, metroda, otobüste, tramvayda, vapurda boşa zaman geçirmektense, rahatlıkla izlenebilir…

Hatta ben çok sevdiğim bazı bölümlerini akıllı telefonuma da indirdim ve arada sırada açıp tekrar tekrar izliyorum, notlar alıyorum.

Her bir bölüm aynı Game Of Thrones gibi yaklaşık 40 dakika sürüyor ve tabir-i caizse tam tadında bırakıyor.

Sizin de mutlaka seyretmenizi isterim. İzledikten sonra kafanızda bir sürü düşünce filizlenecek. Çünkü her bir bölüm başka bir konu başlığı üzerine konuşuluyor: Aşk, siyaset, anarşi, iyimserlik, kitap, insan…

Evdeki minik kitaplığım.

Üstelik bu konuşmalar monotonluktan tamamen uzak, spontane bir şekilde ilerliyor. Bu gerçek akil insanların hayat deneyimleri ve bilgi birikimlerine hayran kalacağınıza adım gibi eminim.

Ve bu üç değerli akademisyenin üzerinizde oluşturacağı merak ve okuyup araştırma duygusuna da içten içe minnettar kalıp teşekkür edeceksiniz.

Ben de, bu üç akil insana huzurlarınızda içtenlikle teşekkür ediyorum!

“E-Kitap mı & Basılı Kitap mı?” tartışmasına bir de benim gözümden bakmak isterseniz, şu yazıma da göz atabilirsiniz: E-Kitap ve Basılı Kitap

Bir başka yazımda tekrar görüşmek dileğiyle…

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.