Auschwitz Toplama Kampı
Herkese merhaba.
Polonya, yurt dışına ilk seyahatimi gerçekleştirdiğim yer olmasına karşın, blogta orayla ilgili hiç yazım olmadığını fark ettim.
(Bu bloğa ilk kez geliyorsanız, benim hakkımda kısaca bilgi edinmek için önce şu yazıma göz atabilirsiniz: Gezivita)
Bu yazıda sizinle, Polonya’nın Krakow şehri yakınlarında bulunan Auschwitz Toplama Kampı hakkındaki izlenimlerimi paylaşacağım.
Toplama kampı denince aklıma gelen ilk kitap, Viktor E. Frankl’ın “İnsanın Anlam Arayışı” isimli eseri oluyor.
Bunun en önemli sebebi, yazarın kendisinin de 2. Dünya Savaşı sırasında bir dönem toplama kampında tutulmuş olması ve kitaptaki görüşlerini bu deneyimden hareketle geliştirmiş olması…
Fatmagül Berktay ise, “Dünyayı Bugünde Sevmek” isimli kitabının içinde yer alan “Totalitarizmin Paradigması Olarak Toplama Kampı” başlıklı makalesinde, toplama kampının insanın kişiliğini ortadan kaldırma amacına hizmet eden bir yer olduğunun altını çizer.
Toplama Kampı, kişiliği yok ederek insanı bir et parçasına indirger, onu düşünemez ve kendi başına hareket edemez bir varlık haline getirir diye devam eder Berktay.
Bu da çok güzel bir kitaptır.
Çizgili Pijamalı Çocuk (The Boy in the Striped Pajamas) ve bir BBC yapımı olan Auschwitz: God on Trial ise, konuya ilişkin izlediğim yapımlardan ilk aklıma gelenler…
Auschwitz Toplama Kampı
Önce bilindik sorularla başlayalım isterseniz. Auschwitz Toplama Kampı nerede? Auschwitz Toplama Kampı nasıl gidilir?
Tam adı Auschwitz-Birkenau olan Auschwitz toplama kampı ulaşım için önce Polonya’nın Krakow şehrine geliyorsunuz. Sonrası kolay.
Auschwitz Toplama Kampı ulaşım için Krakow’dan trenle Oświęcim’e gelmeniz gerekiyor.
Kamp 1941 yılında açılmış.
Auschwitz Toplama Kampının hemen girişinde, hepinizin bir şekilde görmüş olduğunu tahmin ettiğim o meşhur slogan var: Arbeit Macht Frei.
Yani çalışmak özgürleştirir.
Ancak gerçek böyle değil elbette. Zira buraya getirilenlerin çoğu; açlık, ağır çalışma koşulları ve Nazi askerlerin zulmü nedeniyle hayatını kaybediyor.
Alttaki fotoğrafta görülen mahkumun durumu, kendiliğinden çok şey anlatıyor zaten.
Auschwitz Toplama Kampı, mahkumların kaldığı kulübelerden/barakalardan oluşuyor. Çok sayıda var.
Buraları zaten gezerken tek tek göreceksiniz. İçlerine girilebiliyor.
Benim gezerken en çok içimi acıtan görüntülerden biri, bu kulübelerden birinin içinde, kampa getirilen mahkumların gözlükleri, saçları ve bavullarının sergilendiği bölümdü mesela.
Kampa getirilip zorla çalıştırılmayı reddedenler ise çırılçıplak soyularak kulübelerin önünde bekletiliyordu.
Polonya’nın kış aylarındaki dondurucu soğuğuna dayanmak mümkün olmadığı için, mahkumların bazıları da bu şekilde donarak hayatlarını kaybediyordu.
İster sıfat, ister isim olsun, tüm anlamlarıyla karşılık geldiği için, sanırım Auschwitz Toplama Kampı şu kelimeyle ifade edilebilir: “Felaket”
Auschwitz Toplama Kampı
Gerçekten ben de kampı gezerken kanımın donduğunu hissettim. Gördüklerim, Polonya’nın soğuğuyla birleşmişti.
Çünkü ben de Auschwitz Toplama Kampını ocak ayının sonlarında ziyaret etmiştim. Deyim yerindeyse, her anlamda buz kesilmiştim. Hem gördüklerimden, hem hissettiğim soğuktan.
Her bir barakanın içinde farklı objeler sergileniyor.
Kimisinde mahkumların fotoğrafları, kimisinde kampta kalan Nazi subaylarına ait kişisel eşyalar, kimisinde kampa ait bilgi panoları yer alıyor.
Buradaki mahkumlar insanlık dışı koşullarda barınıyordu.
Gezerken karşıma çıkan, iki koğuşun ortasında kalan geniş diyebileceğimiz bir alan ise mahkumların vurularak öldürüldüğü, bir çeşit idam alanıydı.
Buranın ismi “Ölüm Duvarı”ydı.
Buraya bırakılan çiçekler, ölenlerin yasını tutmanın yanı sıra, gelecekte aynı şeylerin tekrar yaşanmaması temennisini de içeriyor olmalı diye düşündüm kendi kendime…
Geçtiğimiz günlerde okuduğum, Henry Kissinger’ın “Liderlik: Dünya Stratejisiyle İlgili Altı Ders” isimli kitabında dikkate değer bir anekdota rastladım.
2. Dünya Savaşından sonra Almanya’da göreve gelen şansölye Konrad Adenauer, 1965 yılında İsrail’e yaptığı bir ziyaret sırasında kendisine, üzerinde “Unutma” yazılı bir rozet sunulur.
Adenauer buna şöyle cevap verir: “Bu rozet olmasa da asla unutamam.”
Auschwitz Toplama Kampı
Ancak burada hatırlanması gereken çok önemli bir şey daha var elbette.
Auschwitz Toplama Kampı’nda öldürülenler sadece Yahudiler değildi.
Çingeneler, Nazi rejimine muhalifler, aydınlar, sosyalistler gibi, çok farklı gruptan insan da buradaki mezalimden kurtulamamıştı.
İşte üstte, yazının girişinde bahsettiğim Viktor Frankl da bunlardan biriydi mesela.
Frankl kitabında, kampta kalanların psikolojilerini de konunun uzmanı bir bilim insanı olarak harika bir biçimde irdelemiştir.
Hem bu kitabı hem de Fatmagül Berktay’ın adı geçen kitabını mutlaka okumanızı öneririm.
Auschwitz Toplama Kampı, İkinci Dünya Savaşının sonlarına doğru, 1945 yılında özgürlüğüne kavuştu.
Geri çekilmekte olan Alman askerlerini takip eden Kızıl Ordu askerleri kampa ulaştığında hayatta kalanlar, tüm yaşadıklarından sonra hala hayatta kalabildikleri için sevinip sevinmemesi gerektiğinden bile emin değildi…
Auschwitz gerçekten her anlamda korkunç bir yerdi.
Auschwitz Toplama Kampı, her insanın hayatında en azından bir kez olsun mutlaka ziyaret etmesi gereken yerlerden biri.
Görmek, hissetmek ve tüm yaşananları anlamaya çalışmak için. Ve elbette, aynı hataları tekrarlamamak için…
Bir başka yazımda tekrar görüşünceye dek, kendinize iyi bakın, hoşça kalın!
Kaynaklar ve Okuma Önerileri:
- Viktor E. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı, Okuyanus Kitap
- Fatmagül Berktay, Dünyayı Bugünde Sevmek, Metis Yayınevi
- Henry Kissinger, Liderlik: Dünya Stratejisiyle İlgili Altı Ders, Runik Kitap
Burada da Fatmagül Berktay ile ilgili yazmış olduğum bir yazım var: Düşünme Etiği
Daha fazla kitap önerisi içinse, sizin için hazırlamış olduğum şu videoyu seyredebilirsiniz: Kitap Önerilerim