Samandağ Gezi Rehberi
Herkese merhaba.
İnsanlar hayatta hep güzel şeyleri görmek istedikleri halde, bunları hafızada tutacak şekilde değil de, yaşadıkları kötü olayları ömür boyu unutmayacak şekilde yaratılmışlardır. Sorunları çığ gibi büyütüp, mutlu oldukları anları unutmak onlar için çok kolaydır. Fakat bunu aşmak sanıldığı kadar zor değil aslında. Yapılması gereken, gelişmeye ve kendi doğrunuzu yaratmaya açık olmaktır bence.
En çok üzüldüğüm nokta, bunun farkına yirmili yaşlarda varmış olmam. Bu zamana kadar yaşadığım her üzüntü ve sıkıntıyı biriktirip mutlu olduğum yerleri ucu ucuna hatırlamam ne kadar acı. Hele şu yaşadığım yerden nasıl da bıkıp çırpınarak çıkmak istemiştim. O kadar alışmış ve aynı yerleri tekrar tekrar o kadar çok kez gezmiştim ki, hayat benim için bu sınırdan ibaret olmuştu bir süre sonra.
Bunun farkına başka şehirleri gezince vardım. İstanbul, Eskişehir, İzmir, Kıbrıs… Hepsi birbirinden güzel, birbirinden farklı şehirler. Fakat hepsinin ortak yanı güzelliklerini insanların oluşturması. Doğa benim için sanattan farksızdır. İnsanın yaptığı koruluklar veya mimari yapılar onu yapan insanların hayal gücüyle sınırlıdır. Fakat doğa siz onu nasıl görmek isterseniz odur. Yaşadığım yerin ise ayrıcalığı bu. El değmemiş ormanı ve her nefesinde can bulduğum o deniz kokusu. Deniz kokusuna müthiş, muhteşem, efsane gibi sıfatlar koymayı düşündüm fakat siz gezginler ”deniz kokusu” kelimesinin her sıfattan daha güzel olduğunu zaten biliyorsunuz.
Turizm bölgesi olarak seçilmemesi, yatırım yapılmaması ve güzelliklerinin saklı olması sebebiyle Samandağ hiçbir zaman turistlerin ilgi odağı olmadı. Gelenler ise, namını çok uzaktan duydukları Musa Ağacı ve Çevlik Sahilini gezip dönüyorlar. Aslında burada yapacak ve gezilecek o kadar çok yer var ki… Öncelikle Meydan Köyünden bahsetmek istiyorum.
Tarım alanlarının içinden karşıda görünen yemyeşil dağa doğru ilerlerken, “sanırım hayalimdeki yere doğru yolculuk yapıyorum” düşüncesi, karşınıza çıkan boyasız bakımsız evler ve orta kalitedeki restoranlarla biraz yıkılıyor olsa da, bunları oranın el değmemişliğinin kanıtı olarak görüp rahatlayabilirsiniz.
Her ne kadar derme çatma görünse de, malzemeleri bölgedeki doğal tarımla üretildiği için her yemeği birbirinden lezzetli olan bu lokantalarda, kişi başı 10-15 tl ile kendinize kırmızı et veya balık ziyafeti çekebilirsiniz.
O evlerin hemen sonunda alabildiğine güzel koylar, uçsuz bucaksız denizin kenarında tarım alanlarıyla karışık bir orman var. İsterseniz bu koylardan birinde yüzebilir, isterseniz trekking yapabilirsiniz. Trekking için deniz kenarından ilerleyen yolu veya dağ yolunu tercih edebilirsiniz.
Küçük bir köy olduğu için burada herkes birbirini tanır. İslamiyet’i benimsemiş bu aile köyünde dana eti dışında kırmızı et bulamazsınız. İnek etini bile. Bu yüzden kırmızı eti rahatlıkla tüketebilirsiniz. Burayı tatil bölgesi olarak düşünürseniz gitmeniz gereken yer Yıldızlar Restoran’dır. Düşük fiyatları ve misafirperverliğiyle tercih ettiğim tek mekândır. Fakat ben bu köyü sıradan bir tatil bölgesi olarak değil de bir gün harcanabilecek güzel bir yer olarak görüyorum. Bu yüzden pansiyonlar ile ilgili bilgi verme gereği duymadım.
İkinci durağımız Deniz Sitesi.
(Fotoğraf gerçeğe yakın animasyondur. Proje yeni tamamlandığı için ağaçlar henüz büyümedi.)
Girişte küçük bir park ve düzenlenmiş yürüme alanı dışında pek bir şey yok. Çünkü burası türbe. Kaliteli bir mekanda kahvenizi, biranızı yudumlayıp canlı müzik dinlemek istiyorsanız aradığınız yer resmin sağ üstünde gördüğünüz türbenin hemen arkası. Yol boyunca cafe ve yazlıklarla dolu olan bu site ilçe gençlerinin gözdesidir.
Deniz tarafından (yaklaşık 1 km kadar) parke taşı yoldan ilerlerken sağ tarafınızda Samandağ’ın en büyük otel ve restoranı olan Truva Life Otel ile karşılaşacaksınız. Fiyatları diğer mekanlardan biraz daha yüksek olmasına karşın lezzet konusunda bir iki tık ileride olan bu mekanın mezesinden meyvesine, balığından kırmızı etine Hatay medeniyetler yemek kültürünü damağınızda hissettireceğinden emin olabilirsiniz.
Konforu ve kalitesi ile bu bölgeye gelen bütün sanatçılar bu otelde kalmayı tercih eder. İnternetten Truva Life Otel’i araştırıp fiyat konusunda daha detaylı bilgi alabilirsiniz. Az ilerisinde ise Samandağ’ın en büyük restoranı Atlantys ile karşılaşacaksınız.
Üçüncü durağımız Samandağ’ın İncisi Çevlik:
Bizans kalıntılarının bolca yer aldığı bu alan, Titus Tüneli, Beşikli Mağaralar ve St. Simon kalıntılarıyla Samandağ’da en çok turist çeken bölgedir. Doğayla iç içe olan bu tarihi mekan, aynı zamanda restore edilmiş yollarıyla trekking imkanı da sunuyor.
Titus Tüneli girişinin karşısında Osmanlı kahvecisiyle karşılaşacaksınız. Normal Türk kahvesinden biraz daha farklı olan bu kahveyi tiryakilerin kesinlikle denemesini tavsiye ederim. Ayrıca Osmanlı cüppeleri ile fotoğraf çekilebilirsiniz.
Belirli bir alanda at binerek tur yapabilirsiniz. Hemen ileride Cafe İn ismindeki cafe ile karşılaşacaksınız. İlçenin en lezzetli pizzalarını burada yiyebilirsiniz. İlçede üretilmiş tarım ürünleriyle yapıldığında lezzeti ülkedeki birçok mekandan çok daha ileridedir.
Samandağ’da turist olmak çoğu yerden farklıdır. Çok fazla turistle karşılaşmadıkları için, insanlar bunlardan para kazanmalıyım gibi değil de, öyle bir yemek hazırlayayım ki yedi düvele Samandağ’ı anlatsınlar düşüncesine sahipler. Bu yüzden “şuradan geldik turistiz” cümlesini söylediğiniz andan itibaren üst düzey misafirperverlik ve lezzet ile karşılaşacağınızdan emin olabilirsiniz. Böyle dediğinizde dananın en yumuşak yerinden Nusret ile kıyaslanabilecek bir lezzet şöleni yaşayacağınızdan emin olabilirsiniz. Üstelik fiyatlar hiç yükselmeden!
Bu mekanlarda yukarıda oturmanızı tavsiye ederim. Yemek ile birlikte şahit olacağınız deniz manzarası başınızı döndürecektir. El yapımı ünlü Hatay boğma rakısını içmeden dönmem diyenleriniz varsa, herhangi bir mekanda (cafeler hariç) rica etmeniz durumunda dilediğiniz kadar içebilirsiniz.
Şu anda yok veya bulundurmuyoruz gibi bir cevap ile karşılaşırsanız turist olduğunuzu belirtmeniz veya şu kadar uzak yoldan geldik, içmeden göndermeyin bizi gibi tatlı bir ısrar ile yanınızda götürecek kadar boğmayı masanızda bulabilirsiniz 1 Litresi 30 Türk Lirasına satılıyor (yeni rakıdan 3 kat daha ucuz) ve normal rakıdan 2 kat daha ağırdır. İçki ile pek arası olmayanların ise mutlaka yavaş içmelerini tavsiye ederim.
Lokantaların karşısında Öğretmen Evini görebilirsiniz. Kafe bölümü çok kaliteli olan bu mekân istirahat etmeniz ve kahvenizi yudumlamanız için bire bir. Hemen arkasında da devlete ait bir tesisi göreceksiniz Genellikle Sahil Güvenlik çalışanları, Gazi ve Şehit yakınlarının kullandığı bu mekan yemyeşil kırları ve upuzun ağaçları ve etrafındaki güvenli çitleriyle kamp veya piknik yapmak isteyenler için ideal bir bölge.
Deniz Kenarından biraz daha ilerlediğimizde önümüze yaklaşık 40 km uzunluğunda deniz kıyısında, sağ tarafı paralel dağlar ve el değmemiş ormanlarla kaplı bir yol çıkıyor. İşte burası benim favori bölgem. Trekking yapanlar, fotoğrafçı ve dağcıların bu bölgeye aşık olacakları kesin! Nehirlerin aşındırarak oluşturduğu dağlar arasındaki bu rota, yol boyunca farklı toprak türlerinin yanı sıra farklı bitki ve hayvanları görme şansını size tanıyor. Üstelik buralarda uzun süre önce Romalıların yaşadığını düşünürsek tarihi bir keşif bile yapabilirsiniz.
Yol boyunca sağ tarafta nehir görüntüsündeki her girinti farklı bir trekking yoludur. Hepsinin sonu farklıdır ve birçoğu 1 km’nin üzerindedir. 1 kilometreden fazla yürümediğim için uzunlukları hakkında çok bir bilgim yok fakat şu sıralar eskiye kıyasla daha uzun yürüyüşler yapıyorum ve bu yolların her birini tek tek bitirmeyi planlıyorum.
Kırma taş yolun bitiminde, içeri doğru bir aracın geçebileceği bir yol var. (Çevlikten yaklaşık 20km ileride.) Yol engebeli olduğu için sadece 4×4 jipler ve motorlar tarafından tamamlanabiliyor. Bunlara sahip olsanız da ben yürümenizi tavsiye ederim.
Milyonlarca yılda aşınmış o iki dağ arasındaki genişliğin hayranlığını duyarak yürümelisiniz. Dağ, toprak, ve farklı bitkileri ile yazın en sıcak vaktinde bile hissedebildiğiniz serinliği tatmadan, buradan araçla ilerlemeniz çok kötü olurdu. 30-45 dakikalık bir yürüyüş sonunda, ağ demirlerle kaplı taşlar göreceksiniz. Ne oldukları hakkında bir fikrim yok.
Fakat hemen arkasında alabildiğine uzanan bir nehir var. Sürem kısıtlı ve evime çok uzak olduğundan bu nehri tamamlayamadım. Buna karşın her karışına hayran oldum ve bütün trekking rotaları arasında favorim budur. Zamanınız kısıtlıysa ve sadece 1-2 defa bu yollardan birinde yürüyecekseniz bu rotayı kesinlikle tercihlerinizin arasına koyun.
Orman büyüklüğüne yukarıdaki haritadan bakabilirsiniz. Hava koşullarının uygun olduğu zamanlarda Yamaç paraşütü bile yapabilirsiniz. Şimdi Çevlik ile deniz sitesi arasında merkeze doğru olan yoldan Hıdırbey (ünlü Musa Ağacı) istikametine doğru yola çıkıyoruz.
Dördüncü durağımız Hıdırbey. Rivayete göre Hz. Musa ve Hz. Hıdır Simon Dağı’nda (Samandağ) karşılaşmış ve birlikte Musa Dağı’na doğru ilerlemişler. Hz. Musa uzun dağ yürüyüşünden susamış ve asasını yere sabitleyerek eğilip bir yudum su almış ve yollarına devam etmişler.
Daha sonra asasını unuttuğunu fark eden Hz. Musa geri dönmüş. Asanın bir fidana dönüştüğünü gören peygamber asayı bırakarak yoluna devam etmiş. Günümüze kadar 3000-4000 yaşlarında olduğuna inanılan Musa Ağacının Çapı 7.5 metre ve uzunluğu 10 metre. Dal ve yapraklarıyla 1000 metreküp alana yayılmıştır.
Turistik açıdan en büyük yatırımın yapıldığı Hıdırbey Köyü katıklı ekmek, gözleme ve çayıyla ünlüdür. Yanınızda getireceğiniz zeytin, peynir, bal ve tereyağı gibi kahvaltı ürünlerinin yanı sıra, aldığınız katıklı ekmek, gözleme ve demlik çayınızla buz gibi suyun, yemyeşil ağaçların altında keyifli bir kahvaltı yapabilirsiniz.
Suyun üstünde masaları olan mekanları tercih edebilirsiniz ama ben bunu pek tavsiye etmem çünkü su burada buz gibi soğuk. Ayrıca Samandağ tarımından ayrı olarak dağ tarımıyla uğraşan bu köyden; hakiki dağ balı, kuru incir, ceviz, kestane, Samandağ domatesi, samandağ biberi (Pişmiş haliyle hiçbir biberden alamayacağınız farklı bir lezzete sahip olup, biber gazında kullanılan ölümcül bir acıya sahip), mevsiminde hormonsuz yaz meyvelerinin tamamını köy pazarından satın alabilirsiniz.
Engebeli yolları ve taşlı dağlarıyla. Zor seviye trekking için çok uygundur. Dönüş yolundaki ilk durağımız ise Batıayaz
Burası, Samandağ’ın diğer bölgelerinden doğayla iç içe olan, dağları delmiş onlarca km uzunluğundaki Büyükkaraçay Nehri ile ayrılıyor. Gözleriniz kapayın ve aklınızda piknik yapmak için bir yer hayal edin. Nehir kenarı ve doğası el değmemiş olsun. İsterseniz sahil kumundan tepecikler bile hayal edebilirsiniz. Nasıl hayal ederseniz edin o yeri burada bulabilirsiniz.
Antik bir köprü ve altında 3 metre derinliğinde su. Ne kadar resmi olmasa da burası halka açık tatlı su havuzudur. İkinci durak St. Simon Manastırı. Hatay’da tarihi mekan deyince akla ilk gelen yer olan St. Simon Manastırının tüm geçmişini burada açıklayamayacağım. Zira oldukça uzun bir tarihe sahip. Ziyaret etmeden önce biraz araştırıp okumanızı tavsiye ederim.
Ayrıca yine dönüş yolunda Saint Pierre Kilisesi bulunmakta.
Üçüncü Durak Harbiye. Samandağ ve Antakya arasında bulunan bu ilçe şelaleleriyle ünlü.
Manzaranın getirdiği ekstra ücret ile yemeğinizi burada yiyebilirsiniz. Size tavsiyem burada sadece sohbet edip kahvenizi yudumlamamanız çünkü bir Hataylı olarak yediğim en lezzetli kebap dürümünün Harbiye’de olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Midenizi bu yemek için boş tutmak hayatınızda verdiğiniz en doğru kararlardan biri olacaktır.
Kebabı farklı yapan harbiye usulü pişmiş domates, pişmiş biber, biber salçası ve yağlı sosla hazırlandıktan sonra pişirilen ekmeği ile eminim hayatınızda yediğiniz en lezzetli dürüm olacaktır. Üstelik bütün bu lezzet ve çeşitli ücretsiz mezelere 12-15 TL’lik dürüm siparişi ile ulaşıyorsunuz.
Yol üstü Habibi Neccar Tesisi.
İskenderun’a doğru yol alırken çevre yolu yerine şehir için yolunu tercih ederseniz, bir tepeden bütün Antakya’yı görebileceğiniz, çok uygun fiyatlara çok lezzetli yemekler yiyebileceğiniz (13 TL ile kebap tabağı), çayınızı veya kahvenizi manzara karşısında yudumlayabileceğiniz bir tesis bulunmakta.
Aynı zamanda daha yükseklere doğru ilerleyen ve yol boyunca çardaklardan oluşan bir trekking rotası var. Uzun bir süre taş döşenmiş yoldan ilerledikten sonra dağlara doğru açılan bu yolu sonuna kadar zorlayabilirsiniz. Bu çardaklarda mangal yakmamak şartıyla pikniğinizi yapabilir kendi getirdiğiniz ısı kaynaklarıyla çayınızı veya kahvenizi hazırlayabilirsiniz.
Dördüncü Durak İskenderun…
İskenderun’da gezilecek çok tarihi mekan olmasa da burası Hatay’ın en gelişmiş turistik bölgesidir. 14 Katlı bir binanın tepesinde bulunan Teras Cafe’de gün batımı eşliğinde kahvenizi içebilirsiniz. Deniz kenarında taş ve betondan yapılmış yürüyüş yolunda yürüyebilir, denizin hemen kenarındaki koruluk parklarında dinlenebilirsiniz. Ayrıca 1-2 tl karşılığında 30 dakikalık deniz turu yapmak da mümkün. İskenderun’da büyük şehir hayatını turizm hayatıyla iç içe yaşayabilir, kaliteli mekanlarda İskender, döner vb. ürünleri Hatay usulü ile yiyebilirsiniz.
Ayrıca Samandağ öyle bir ilçedir ki nerede yemek yerseniz yiyin uygun fiyata çok lezzetli bir yemek yiyeceğinizden emin olabilirsiniz. Size sıcak gelen herhangi bir mekana girip gönül rahatlığıyla sipariş verebilirsiniz. Her yönden diğer turistik bölgelere nazaran çok uygun fiyatlı olan bu gezi, büyük ihtimalle en düşük bütçe ile tamamladığınız tatillerden biri olacak.
Hepinize şimdiden iyi tatiller!
(Bu yazı, Işık Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Odyometri bölümünden mezun olan öğrencim Mert Nefşioğulları tarafından kaleme alınmıştır. Kendisine, bilgi ile dolu bu keyifli gezi yazısı nedeniyle çok teşekkür ediyorum!)
Burada, ikisi yurt içinden (Edirne ve Mardin), ikisi yurt dışından (Bologna/İtalya ve Stockholm/İsveç) olmak üzere, dört farklı şehirle ilgili hazırlamış olduğum gezi yazıları var:
Burada ise seyahatlerimle ilgili, yanıtı en çok merak edilen soruları, tek bir yazı içerisinde “soru & cevap” şeklinde bir araya topladım: Seyahatlerimle İlgili Soru-Cevap
Not: Bu blog’ta yer alan içerikleri, podcast şeklinde benim kendi sesimden dinlemek isterseniz, Spotify arama kutucuğuna Gezivita yazmanız yeterli. Sayfamdan podcastlere rahatça ulaşabilirsiniz.
Sevgiler, selamlar, beni dinlediğiniz için şimdiden çok teşekkürler!
Harika bı paylasimdi, teşekkürler, istifade ettik
Merhaba. Bu yazıyı öğrencilerimden Mert Nefşioğulları yazmıştı. Onun adına ben teşekkür edeyim. Selamlar.
samandag hakkinda en iyi gezi notlari…