Tarihi Ortaköy Kethüda Hamamı
Herkese merhaba.
Ortaköy’e son zamanlarda çok sık yolum düşmüyor açıkçası. Bundan yıllar önce, İKSV tarafından düzenlenen İstanbul Caz Festivali kapsamında, Esma Sultan Yalısında bir konsere gittiğimi anımsıyorum. Lisa Ekdahl olabilir, emin değilim… (Edit: Artık eminim çünkü konser biletini buldum.)
Bu konserle ilgili hatırladığım en çarpıcı olaylardan biri, girişte içeri sokulmasına kesinlikle izin verilmeyen su şişeleriydi. Herkesin girişte yanındaki suyu kafasına dikişi ve ağzına kadar pet şişelerle dolu çöp kutusu hala gözümün önünden gitmez.
Bir de içerde Açelya Asıltürkmen ve Cüneyt Özdemir’i görmüştüm mesela, onu da hatırlıyorum. (Yan yana değil, ayrı ayrı gördüm. Sonra magazin basını başımıza üşüşmesin.)
Efendim bilenler bilir, bu festival yaz aylarındadır ve İstanbul’un kavuran sıcağında aklı başında herkes elinde/yanında suyla gezer. Ben de bu şekilde gidip, mekanda bu tuhaf muameleyle karşılaşınca, sinirimden Ekşi Sözlükteki Esma Sultan Yalısı başlığına, bununla ilgili bir yazı yazmıştım.
O yazımda bu muhteşem politikanın yetersiz olabileceğini, yalıdaki tuvaletler paralı yapılırsa daha fazla ve kısa yoldan para kazanılabileceğini belirtmiştim.
Su yahu bu su, (“Bak bu ter bu ter” diye maç sonunda isyan eden teknik direktör Hikmet Karaman sesiyle okumanızı rica ediyorum bunu) başka bir şey sokmaya çalışmadık içeri. Bakın yine hatırlayınca sinirlendim…
“Bir daha Davos’a gelmem” çıkışına benzer şekilde ben de kendi kendime, “Bir daha burada konsere falan asla gelmem” demiştim o gün. Zaten bence orası konser için uygun bir yer de değildi.
Nitekim son gidişim oldu o konser. Bir daha da gitmedim. İKSV hala orada konser düzenliyor mu onu da bilmiyorum. Neyse efendim, bu son derece kişisel anı ve bir sürü gereksiz detaydan sonra gelelim isterseniz bu yazının esas konusuna.
Yazının bundan sonraki bölümü kamu hizmeti işlevini görecektir, bu konuda sizi temin ediyorum. Gönül rahatlığıyla okumaya devam edebilirsiniz. Zaten hemen sadede geliyorum.
Geçenlerde tekrar Ortaköy’e gittim ve etrafta ne var ne yok acaba diye şöyle bir gezinirken, Beşiktaş Belediyesine ait bu kültür merkeziyle karşılaştım: Tarihi Ortaköy Kethüda Hamamı. Hüsrev Kethüda Hamamı diye de geçiyor. Sizi de burayla tanıştırmak istiyorum bu yazıda.
Tahmin ettiğiniz gibi burası eski bir hamamdan kültür ve sanat merkezine dönüştürülmüş bir yapı. Ortaköy merkezde, tuhaf bir anımın olduğu Esma Sultan Yalısının birkaç adım ötesinde yer alıyor. Hani şu meşhur Ortaköy Camisi ve kumpirciler var ya, işte tam orada.
16. yüzyıl yapısı olan bu hamam, Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş. 2017 yılında Beşiktaş Belediyesi tarafından işletilmeye başlamış. Zaten kimi yerlerde ismi Kethüda Hamamı Beşiktaş Kültür Merkezi diye de geçiyor.
Günümüzde Hüsrev Kethüda Hamamı sergi başta olmak üzere lansman ve kokteyl türünden çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Ancak burası daha çok farklı sanatçıların eserlerini görebileceğiniz sergileriyle meşhur.
Ben de Nedret Sekban’a ait bir sergi yakaladım. Giriş ücretsiz. Buradaki sergileri, pazartesi günleri hariç olmak üzere, 10:00-18:00 saatleri arasında gezebilirsiniz. Dediğim gibi, sanatçıların sergileri belirli aralıklarla değişiyor. Böylece ziyaretlerinizde farklı çalışmalara denk gelmek mümkün.
Nedret Sekbana ait bazı eserlerin fotoğraflarını ekledim. Böylesine güzel sanat eserlerini tarihi bir hamam atmosferinde görmek gerçekten çok hoş. Sözün özü, Ortaköy Hüsrev Kethüda Hamamı sizin de aklınızda bulunsun, o taraflara yolunuz düşerse bir uğrarsınız.
Peki Pera Müzesini ziyaret ettiniz mi? Etmediyseniz sizi de hemen bu yazıma doğru alayım: Pera Müzesi
Bir başka yazımda tekrar görüşünceye dek, sanatla kalın…