Kadınların En Çok Maruz Kaldığı 4 Cinsiyetçi İfade

Kadınların En Çok Maruz Kaldığı 4 Cinsiyetçi İfade

Herkese merhaba!

Bugün 8 Mart 2020. Yani Dünya Kadınlar Günü. Çalıştığım okulda iki senedir “Toplumsal Cinsiyet ve Siyaset” isimli bir ders veriyorum. Dolayısıyla son dönemde Toplumsal Cinsiyet ve Feminizm üzerine okumalarım bir hayli arttı. (Hatta bu konuda daha önce bir yazı da paylaşmıştım hatırlarsanız: Kadına Şiddet)

Bu konulara karşı farkındalık yaratmak ve dikkat çekmek, özellikle de bizim gibi ataerkil yapıya sahip bir toplumda şart. Klişeleşmiş algıları kırmak, düşünce yapımızı değiştirmek ve ideale doğru yol almak durumundayız.

İşte birazdan okuyacağınız yazı, tam da bununla alakalı. Bu yazıyı, harika içerikleriyle çok güzel bir bloga sahip olan Ebru Bektaşoğlu hazırladı.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle ben de sizlerle paylaşmak istedim. Sanırım, bu yazıyı paylaşmak için bundan daha uygun bir gün olamaz. Daha fazla uzatmadan, sözü hemen Ebru’ya bırakıyorum.

Kadınların En Çok Maruz Kaldığı 4 Cinsiyetçi İfade

Yepyeni bir yazıdan herkese kocaman bir merhaba! Bugünkü yazımın konusu: cinsiyetçi ifadeler.

Bu yazımda sizin için günlük hayatta en sık duyduğumuz dört cinsiyetçi ifadeye ve bu ifadelerin nasıl psikolojik şiddete yol açtığına değineceğim.

1- Nedir bu “Bayan” kelimesinden çektiğimiz!

Bir erkeğe cinsiyetini sorduğunuzda hiç “Bay” diyerek cevap verdiğini duydunuz mu? Ben hiç duymadım. Erkeğin kendini “Erkek” olarak tanımladığı bir dünyada, kadınlar neden cinsiyetleri sorulduğunda “Bayan” diyerek cevap veriyor?

Neden bazı alışveriş sitelerinde erkek kategorisi varken kadın yerine bayan kategorisi var? Bunları hiç sorgulama gereği duydunuz mu? Eğer sorgularsanız kadın kelimesinin çağrıştırdığı anlamların kadınlar üzerinde nasıl bir baskı oluşturduğunu fark edebilirsiniz.

Şunu ifade etmem gerekiyor ki; kadın ve erkek kelimeleri cinsiyet belirtmede kullanılırken, bay ve bayan kelimeleri bir hitap şekli olarak kullanılmaktadır. Burada karşı çıktığım nokta; kadınların cinsiyetlerinden bahsedildiği durumlarda, insanları bu kelimenin kullanımından kaçmaya iten algıdır.

Erkek egemen sistemin, kadının varlığını ve cinselliğini bastırmaya çalışmasının sonucu olarak bugün pek çok kadın kendisine kadın denilmesinden utanıyor, çekiniyor ve kendisini bayan olarak tanımlıyor. Bu psikolojik şiddetin önüne geçmek için neden bayan değil kadın demenin daha doğru olacağının bilincine varmamız gerekiyor.

2- Evde kalmış kadın?

Ataerkil sisteme göre; kadın yalnızca özel alanda, evin içerisinde varlığını sürdüren bir birey olarak görülmektedir. Bu yapıya göre kadının okuması, düşünmesi, sorgulaması, meslek edinmesi, kariyer yapmasından önce evlenmesi, çocuk doğurması, eşine hizmet etmesi yüceltilmekte ve her kadın buna zorlanmaktadır.

Ancak belirtmem gerekiyor ki; evlilik bir zorunluluk değil tercih meselesidir. Her kadın evlenmek, çocuk doğurmak zorunda değildir. Her kadının hayatındaki öncelikleri birbirinden farklıdır ve bunlara saygı duyulması gerekmektedir.

Özellikle kadınların 30 yaşına yaklaşan ve çalışan fakat evlenmemiş kadınlara “Evde kalmış kadın” diyerek baskı yapması son derece yanlış bir davranıştır. Çevrenizde bunu söyleyen biri varsa söylediği kelimenin yanlış olduğunun farkına varmasını sağlamalısınız. Bir de bu kelimenin “Kız kurusu” olarak ifade edilişi var. İkisi de aynı kapıya çıkıyor.

Cinsiyetçi İfadeler

3- Kız/Kadın Başına

Kadının bir birey olarak var olmasına, kendi düşüncelerine göre karar vermesine, kendi kararlarını almasına ve özgürce hareket etmesine karşı çıkan bireylerin dilinden düşürmediği ifade şekli. Bu ifade yüzünden pek çok kadının özgüveni zedeleniyor ve kadınlar erkeklere bağımlı hale getiriliyor.

Örneğin; ergenlik çağındaki bir kız konsere tek başına ya da kız arkadaşlarıyla gitmek istediğinde, hemen yanında abisi, erkek kardeşi ya da erkek kuzeni de gönderilir. Gece kız arkadaşlarıyla dışarı çıkan bir kadının başına kötü bir olay geldiğinde, “Kadın başına o saatte orada ne işi var.” diyenleri de duyduk ne yazık ki.

Oysa asıl tehlikeli olan bu baskıcı ve korumacı davranışlardır. Kadınlar da erkekler gibi dilediği saatte dışarıya çıkabilir, istediği mesleği seçebilir. Kadınlara ne yapılması gerektiğini anlatmak, onların hayatına karışmak ve onları engellemek yerine zorbalığı bırakmayı öğrenmeniz gerekiyor.

4- Elinin hamuruyla?

Ataerkil toplumda, meslek dalları ve günlük işler ‘’Kadın işi’’ ve ‘’Erkek işi’’ olarak ayrılmaktadır. Bunun sonucu olarak bazı günlük işler kadının görevi olarak tanımlanırken bazı günlük işler de erkeklerin görevi olarak tanımlanır.

Örneğin; evde bir musluk bozulduğunda, bunu erkek tamir etmek ister. Çünkü bu erkek işi olarak görülür. Daha çok küçük yaşlarda, erkek çocukların eline çekiç, tornavida verirken kız çocuklarına oyuncak bebekle oynamasını söylerseniz elbette evde musluk bozulduğunda musluğu erkek tamir etmek isteyecektir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta; yetiştirilme tarzıdır. Çocuklarınızı nasıl yetiştirirseniz yetişkin bir birey olduklarında da o şekilde davranırlar. Bir kadına, ‘’Elinin hamuruyla erkek işine karışma’’ demek kadının gücünü, zekasını, becerilerini küçümsemektir.

Şunu bilmeniz gerekiyor ki; hiçbir ev işinin, mesleğin cinsiyeti olmadığı gibi; kıyafetlerin, renklerin, makyajın, eğitim-öğretimin, müziğin, sporun, dansın da cinsiyeti yoktur.

Evet, yazının sonuna geldik. Ebru’nun farklı konulara değindiği diğer yazılarını da okumak isterseniz, kişisel bloguna mutlaka bir göz atın: Ebru Bektaşoğlu Blog

Burada İnstagram sayfası var: Ebru Bektaşoğlu Instagram

Burada da Twitter adresi: Ebru Bektasoglu Twitter

Farkındalığın arttığı, kadına şiddetin ve toplumsal cinsiyet kalıplarının yok olduğu bir ülke dileğiyle…

2 Comments

  1. Gökhan Kuloğlu 2 Mayıs 2020

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.