Düşünme Etiği
Herkese merhaba.
Bir süre önce okumaya başladığım ancak yarıda kalan Düşünme Etiği‘ni nihayet tamamlayabildim.
Fatmagül Berktay’ın Metis Yayınlarından çıkan son kitabından bahsediyorum.
2021 yılının sonuna doğru basılan bu kitabı, 2022 yılının başında satın almış, akabinde okumaya başlamıştım.
Araya bir sürü şey girince ancak bitirebildim. Yoksa kitabın akıcı olmamasından falan kaynaklı değil kesinlikle.
Aksine, farklı makalelerden oluşan bu kitap son derece doyurucu bilgiler ve nitelikli yorumlar içeriyor.
Fatmagül Berktay’ın okuduğum ilk kitabı Tarihin Cinsiyeti idi.
Kitaplarının çoğunda olduğu gibi, onun da yayıncısı Metis Yayıncılık. Berktay, Feminizm ve Hannah Arendt denince, Türkiye’de akla gelen ilk akademisyenlerden biri.
Eğer siz de benim gibi; toplumsal cinsiyet, kadın hakları, tarihte kadının yeri ve konumu, Feminizm türleri gibi konulara ilgi duyuyorsanız, Düşünme Etiği başvurmanız gereken ilk kaynaklardan biri.
Özellikle de kadına şiddet ve ayrımcılık, bizim ülkemizin gündeminde sürekli yer alan bir toplumsal sorun olduğu için, bu kitabı derhal okumakta fayda var. (Kadına şiddet konusunda daha önce yazdığım bir yazı için buraya bakabilirsiniz: Kadına Şiddet)
Hatta sadece bunu değil, hem Tarihin Cinsiyeti hem de Düşünme Etiğini sırayla okumanızı öneriyorum.
Düşünme Etiğinin arka kapak tanıtım yazısında belirtildiği gibi, bu kitaptaki makaleler verili kavramları sorgulayarak onları eleştirel aklın süzgecinden geçiriyor ve zihnimizi genişletme çağrısı yapıyor.
Öyleyse gelin kitabın içeriğine biraz daha yakından bakalım.
Düşünme Etiği
Düşünme Etiği, girişteki de dahil olmak üzere, on beş farklı makaleden oluşuyor. Sırasıyla makale başlıkları şunlar:
- Dünyada Bir Yer Edinmek
- Düşünmeyi Seçmek veya Seçmemek
- Antigone’de Adalet (Dike) ve Kibir (Hubris)
- Arendt’te Özgürlüğün İnşası ve Korunması Üzerine
- Arendt-Heidegger İlişkisinin İzdüşümünde Bağışlama, Dostluk ve Aşk
- Bir Politika Kavramı Olarak Dostluk
- Kimlik Politikasının Sorunları ve Alevi Kadın Kimliği
- Adorno’nun Merceğinden
- Klytemnestra’nın Anlattığı: Analık Hukukundan Erkek Adalete
- Erken Hristiyanlıkta Tanrının Dişil Tasavvurları ve Hiyerarşi Karşıtlığı
- Avrupa’da Cadılık ve Cadı Avı
- Feminist Teoride Beden ve Cinselliğin Toplumsal İnşası
- Damızlık Kızın Öyküsü: Kimin Ütopyası, Kimin Distopyası?
- Dünden Bugüne Nafile Biraderlik Sözleşmesi
- Türkiye’de Siyasal Düşünce Tarihçiliği ve Kendine Ait Bir Tarih
Makale başlıklarından görüleceği üzere, konular genelde siyaset ve kadın ile ilgili. Özelde Türkiye’deki siyasete ilişkin makaleler de var kitapta.
(Benim bu konuda daha önce yazmış olduğum bir yazım da var hatta. Ona da buradan ulaşabilirsiniz: Türkiye’de Siyaset ve Demokrasi Üzerine Düşünceler)
Prof. Dr. Fatmagül Berktay, kitaptaki ilgili makalelerinde Hannah Arendt’in siyaset felsefesine biraz daha yakından bakmamızı sağlıyor. (Hazır Hannah Arendt demişken, onun ismini taşıyan şu filmi de bir ara seyredin: Hannah Arendt)
Örneğin “Düşünmeyi Seçmek veya Seçmemek” başlıklı makalede, düşünürün, ortak bir dünya yaratılabilmesi için kolektif eyleme yaptığı vurguya tanık oluyoruz. Bunun yanı sıra, bir eylem olarak düşünme fiilinin salt filozoflara göre olmadığı anlayışı özellikle dikkat çekici.
Hannah Arendt’e göre düşünme ve zihinsel yargılama yetisi kesinlikle küçük bir azınlığın tekelinde değil. Hatta bu anlamda düşünme yoksunluğu, akademisyenlerden bilim insanlarına kadar herkeste görülebilecek bir özellik.
Burada hayal gücünün de devreye girdiğini belirten Arendt, Immanuel Kant’a referansla kişinin düşünme ve hatırlama süreciyle bu dünyada bir yer edindiği üzerinde duruyor.
Nitekim tahayyül, üzerinde uğraşılması, deneyim kazanılması ve ısrarla tekrarlanması gereken bir olgu olduğundan, düşünme eylemi ile yakından bağlantılı.
“Arendt-Heidegger İlişkisinin İzdüşümünde Bağışlama, Dostluk ve Aşk” isimli makalede, Arendt’in ünlü Alman filozof Martin Heidegger ile olan ilişkisi ve onunla ilgili yaklaşımı da son derece çarpıcı.
Bilindiği gibi Heidegger, Nazi Almanya’sında rejime verdiği destek ve Nasyonal Sosyalizm hayranlığı ile tanınmaktaydı. Ancak buna rağmen Arendt’in hocasını nasıl olup da bağışlayabildiği sorusu hep gündemde olmuştur.
“İşte Arendt-Heidegger İlişkisinin İzdüşümünde Bağışlama, Dostluk ve Aşk” isimli makale bu konuya yoğunlaşıyor.
Düşünme Etiği
Prof. Dr. Cemil Oktay’a adanan, “Bir Politika Kavramı olarak Dostluk” başlıklı makale, Türkiye’deki son derece ilkel ve yıpratıcı siyaset pratiklerine alışkın olan bizler için, adeta çölde vaha etkisi yapıyor.
(Blogta yayınladığım bir başka yazıda, Cemil Oktay’a ait bir kitap önerisinde bulunmuştum ben de. O yazım burada: Kitap Önerilerim)
Dostluğun arkeolojisini temel alarak başlayan yazısında Berktay, önce Antik Yunan’a götürüyor biz okuyucularını. Hemen ardından günümüze doğru uzanıyor ve Arendt’in dostluk, dayanışma pratikleri ve karşılıklı güvene bağlı olarak şekillenen düşüncelerini okuyoruz.
Arendt’e göre empati denilen şey, kendi konumumuzu koruyarak başkalarının konumlarını ve bununla birlikte daha başka bakış açılarını anlayabilecek şekilde muhayyilemizi genişletmek anlamına geliyor.
Arendt buradan hareketle çoğulluğun bastırılmasının aynı zamanda kamusallığı da yok ettiğinin altını çiziyor.
Fatmagül Berktay ve Düşünme Etiği
“Damızlık Kızın Öyküsü, Feminist Teoride Beden ve Cinselliğin Toplumsal İnşası, Klytemnestra’nın Anlattığı: Analık Hukukundan Erkek Adalete” başlıklı makaleler ise, isimlerinden de anlaşılacağı üzere tarihte kadının yeri, toplumsal cinsiyet, ataerkil toplum yapısı, feminizm gibi konulara odaklanıyor.
Damızlık Kızın Öyküsü, Margaret Atwood tarafından yazılmış ünlü bir roman. Berktay, Svastika Geceleri romanının, Damızlık Kızın Öyküsüne giden yolu açtığını belirtiyor.
Kitapta en çok ilgimi çeken makalelerden biri de, “Erken Hristiyanlık’ta Tanrının Dişil Tasavvurları ve Hiyerarşi Karşıtlığı” başlıklı makale oldu. Fatmagül Berktay burada Gnostik İncilleri referans alarak, bunların sonraki İnciller ile -problemli- ilişkisini inceliyor.
Bu konu hakkında hemen hiç bilgim olmadığı için, gerçekten çok ilginç bilgiler edindiğimi söylemeliyim. İznik Konsili’ni elbette biliyordum ama bu makale, yeni öğrendiğim detaylar açısından benim için fazlasıyla çarpıcı oldu.
Bu makaleden Hristiyanlığın tarihine ilişkin önemli bilgiler öğrenebilirsiniz.
Kitabın son yazısı ise Fatmagül Berktay’ın İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünün 2017 ders yılı açılışında yaptığı konuşmadan oluşuyor. Bunu okurken bile, ileriye dönük yeni okumalar için küçük küçük notlar aldım.
Özetlemek gerekirse, Fatmagül Berktay’ın Düşünme Etiği kitabı, siyaset bilimi ve Feminizm konularına ilgi duyanlar için biçilmiş kaftan.
Kitabı okurken edebiyattan tarihe, siyaset biliminden felsefeye uzanan bir yolculuk yapacak, bu yolculuğunuz sırasında Immanuel Kant, Sokrates, Judith Butler, Margaret Atwood, Katharine Burdekin, Michel Foucault, Gilles Deleuze gibi çok farklı isimlerle karşılaşacaksınız.
Düşünmenin çağrısına kulak verin!
İki deneme yazımı okumak içinse lütfen buraya buyurun:
Keyifli okumalar.