Corona Günlükleri 7. Bölüm

Herkese merhaba.

Ekşi Sözlük, kaliteli içerikler üreten bir sözlük vasfını yitireli hayli zaman oldu. 2007’den beri yazarı olduğum bu platforma üç seneden beri hiç yazmıyorum. Ancak özellikle gündemi takip etmek adına, hala Twitter ile beraber en çok göz attığım iki platformdan biri. Sanırım birçok insan da artık sırf bu nedenle girip bakıyor zaten. Yoksa girilen içeriklerden, yazılan yazı ve yorumlardan, şu haliyle, pek fazla zeka pırıltısına sahip olmayanlarla dolu bir yer olduğu son derece açık. Bir de mesela hala silmediğim yazılarım nedeniyle zaman zaman özel mesaj atan sağduyulu ve saygılı insanlar da çıkıyor arada, onlarla haberleşebilmek adına hesabımı tamamen silmemeyi tercih ettim bugüne kadar.

Aslında ne kadar yazık diyorum kendi kendime bir yandan… Zira 2000’li yılların başında, Edirne’de üniversitede okurken, yazar olmak için nasıl da can attığım bir yerdi Ekşi Sözlük… Müthiş yazarları vardı. Nefis analizler olurdu. Saatlerce okuduğumu hatırlarım. 2007 yılının kasım ayındaki “Klonların Saldırısı” ile, o an kayıtlı tüm okurlara aniden yazar olma şansı tanındı ve nihayet aradığım fırsat böylece elime geçti. 10 entryi girip beklemeye başladım. Hiç unutmam, yazarlığımın onaylanması tam üç ay sürmüştü. Ocak 2008’de, nihayet ben de ekşi sözlük yazarıydım artık.

Yazarlığımın ilk zamanları, aynı 2007 öncesinde kayıtlı okur olduğum dönemdeki gibi gayet güzeldi. Hatta hala arada bir görüştüğüm çok iyi insanlarla da o dönemde tanıştım. Ancak sonra, bana kalırsa özellikle de 2012-2013 sonrasında giderek kaliteyi yitirmeye başladı Ekşi Sözlük. Bir zamanların kutsal bilgi kaynağında seviye düştü, düştü, düştü… Üstelik bu süre zarfında bir sürü insan da sözlükten yine sözlük tabiriyle konuşmak gerekirse “uçuruldu.” Şimdi gelinen noktada yazanları ve yazılanları gördükçe, bu bahsettiğim dönemlerde yazar olup uçurulan bir çok insana gerçekten çok yazık olmuş diyorum. Çünkü artık başlıklar aleni küfürlerle, tek cümlelik entrylerle dolu! Eskiden hiç olmazsa bir seviye vardı, Yeni Türkiye gibi, şimdi o da kalmadı…

Neyse, asıl söylemek istediğime geleyim artık bu uzun girişten sonra. Ekşi’de biri bir başlık açmış dün: “Haber Sitelerinin Google’ı Çöplüğe Çevirmesi” Altında şu cümleler yazıyor:

yks’ye ne kadar kaldı? 2020 yks ne zaman yapılacak? yks sınav yerleri açıklandı mı?
yks corona virüsü nedeniyle tarihinde güncelleme yapılan sınavlardan biriydi. üniversite sınavı hazırlıklarını corona virüsü tehditi nedeniyle evlerinde sürdüren öğrenciler, hem tarih hem de yks sınav yerleriyle gelişmeleri yakından takip ediyor. peki, yks’ye ne kadar kaldı? 2020 yks ne zaman yapılacak? yks sınav yerleri açıklandı mı?
yks 2020 tarihi eğitime ara verilmesine neden olan corona virüsü nedeniyle birkaç kez değişmişti. ilk olarak ertelenerek temmuz ayında yapılmasına karar verilen yks için geçtiğimiz haftalarda yeni bir duyuru yapıldı ve üniveriste sınavının tarihi öne çekildi. sınav tarihi ile ilgili yeni bir açıklama yapılıp yapılmayacağını merak eden adaylar, bir yandan da yks sınav yerlerini takip ediyor. peki, yks 2020 ne zaman? yks sınav yerleri açıklandı mı?

Peki nedir bu? Ne anlama geliyor bütün bu yazılanlar? Yks ile ilgili, google ana sayfada arama yaptığınızda karşınıza gelen sitelerin bir çoğunda yazan türden bir içerik bu. Fakat yazılanlarda herhangi bir hata yok. Aynen bu şekilde karşınıza çıkıyorlar.

Eminim bu tür yazılar sizin için de son derece tanıdık gelmiştir. Haber sitelerinin içeriklerinin çoğu, bu şekilde soru cümleleri ve tekrar tekrar aynen yazılmış cümlelerle dolu. Hatta geçenlerde bir Uluslararası İlişkiler profesörü twitter’da bu duruma isyan eden bir twit atmış, “Bu içerikleri kim hazırlıyor? Niye sürekli aynı cümleleri yazıp duruyor, bizi sinir etmek için mi?” diye sormuştu.

Bu sorunun cevabı aslında çok basit. Hatta teknolojiyle biraz haşır neşir olanlara bu soru çok komik bile gelecektir. Ancak yaşı biraz ilerlemiş bu hocaya çok da kızmamak lazım. Demek ki konu hakkında pek bilgi sahibi değil. Normaldir. Olabilir.

Bu tür içerikler ve bu kalıp cümleler, google arama motorunda en başta çıkmak için metinlerin içine bilerek ve isteyerek yerleştirilirler. Mesela yakın zamanda gerçekleşecek olan ALES’in tarihini öğrenmek isterseniz, google arama kutucuğuna “Ales ne zaman” yazarsınız çoğunlukla. İşte karşınıza çıkan web sayfalarındaki yazıların çoğu da, üstteki örnekteki gibi yazımlarla -tabii bu defa ales ile ilgili olacak biçimde- dolu olur. Tabii bütün herkes “Ales ne zaman” yazıp aratmayacağı için, bu cümlenin, google’da aratılabilecek diğer değişik versiyonları da bu yazının içinde olur: “ales tarihi kaç” ales ayın kaçında” “en yakın ales ne zaman” “ales ücreti ne kadar” vs. şeklinde…

Ancak bu işin gerçekten tadı kaçtı artık! Bilgi almak için girdiğimiz Türk haber sitelerinde arka arkaya aynı cümlenin bu kombinasyonlarını okumaktan bıktık usandık artık. Asıl istediğim bilgiyi ararken delirmemek işten bile değil. Bir yandan bu absürt cümlelerin arasından nitelikli ve işe yarar bilgiyi bulmaya çalışıyorum, bir yandan da sağdan soldan fırlayan reklamlardan kaçmaya çalışıyorum. Kendimi resmen, bütün satıcıların seslerinin birbirine karıştığı kaotik bir pazar yerinde asıl almak istediğim şeyi bulmaya çalışan masum bir tüketici gibi hissediyorum. Ancak bu keşmekeşte, orada yer aldığından emin olmama rağmen aradığım tezgahı bir türlü bulamıyorum…

Başlığı açan yazar arkadaş da bayağı bir saydırmış bu duruma. Onu da pek doğru bulmadım ya neyse… Ancak sırf bu yüzden, artık mecbur kalmadıkça ben de bu haber sitelerine adım atmıyorum. Onların yerine yine başlığı açan bu yazarın belirttiği gibi; DW Türkçe, Sputnik Türkiye, Euronews Türkçe, BBC Türkçe gibi yabancı menşeli platformları tercih ediyorum. İnanın bu sitelere girdiğimde resmen üstte tasvir ettiğim pazar yerinden çıkıp, tenha ve sessiz bir ormana dalmış gibi hissediyorum kendimi. Ruhum huzur buluyor. Resmen tekrar oksijen solumaya başlıyorum.

Bu özensizlik ve basitlik kesinlikle kabul edilemez. Bu tür bir içeriğin yer aldığı siteye, nitelikli okuyucu ezkaza uğrasa da zaten bir daha gelmez. Kısa vadeli, anlık bir kar üzerinden kazanç sağlayan esnaf gibi davranıyorlar resmen… Bu mantığın bir an önce değiştirilmesi lazım.

Bu bloğu açarken, ben de “Seo uyumlu makale nasıl yazılır” başlıklı yazıları okumuştum. Hiç unutmam, onlardan birinde şöyle diyordu: Mesele insanları sitenize veya bloğunuza seo uyumlu makale yazarak çekmekle bitmiyor. Tam tersine, asıl işiniz burada başlıyor. Yazacağınız nitelikli yazılarla bu okuyucuları sitede tutmanız gerekiyor. Dolayısıyla ben de diyorum ki, üstteki biçimde yazı hazırlayanlar, takkelerini önlerine koyup bir düşünsünler. (Bu yazım galiba biraz rahmetli Erdoğan Sevgin tarzı oldu. Hatırlayanlara selamlar.)

Sağlıklı günler.

Burada “Corona Günlükleri” yazı dizisinin sekizinci bölümü var: Corona Günlükleri 8. Bölüm

Okumak isteyenler için burada da üç farklı yazım var:

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.