Sarsılan Saray

Sarsılan Saray

Herkese merhaba.

Bu yazımda, 2024 yılının nisan ayının başında satın aldığım ve hemen okuyup bitirdiğim, Sarsılan Saray isimli kitap hakkında yorumlarımı bulacaksınız.

İlki 2023 yılının aralık, ikincisi 2024 yılının mart ayında baskı yapan bu kitabın tam adı şöyle: Sarsılan Saray Osmanlı Padişahlarının Ölümleri, Tahttan İndirilmeleri ve Cülusları.

Kitabın yazarları Nicolas Vatin ve Gilles Veinstein. Kronik Kitap tarafından basılan ve orijinali Fransızca olan bu yayını Türkçe’ye Ayşen Sarı çevirmiş.

Adından da anlaşılacağı üzere bu kitap, Osmanlı sultanlarının öncesi ve sonrasıyla ölümlerini, bu ölümlerin devlet ve toplum üzerindeki etkilerini, cenaze merasimlerini, tahta çıkış usullerini anlatıyor.

Yani Osmanlı tarihçiliğinde kendisine en çok yer ayrılan fetihler, savaşlar, antlaşmalar, taht kavgaları türünden konular ağırlıklı değil bu kitapta.

Elbette bunlardan da yer yer bahsediliyor ancak esas üzerinde durulan, üstte belirttiğim konular.

Dolayısıyla, hakkında çok fazla yazılmayan bu tür konulara özel bir ilgi duyuyorsanız, bu kitabı alıp okuyabilirsiniz.

Sarsılan Saray

Sarsılan Saray

Ben, ne yazık ki genel olarak bu kitabı çok beğendiğimi söyleyemem. Bunun birkaç farklı sebebi var. Bunlardan ilki çeviri kaynaklı.

Diğeri ise yazarların tutumuyla ilgili. O halde sırayla gidelim.

Üzülerek ifade etmeliyim ki, kitabın çevirisini pek iyi bulmadım. Birazdan birkaç örnekle göstereceğim zaten.

Çeviri gerçekten çok önemli ve bir kitaptan aldığınız tadı doğrudan etkiliyor. Peki nasıl?

Birincisi, anlamadığınız kısmı tekrar tekrar okumak zorunda kalıyorsunuz ve bu size fazlasıyla vakit kaybettiriyor.

İkincisi -ve belki de asıl önemlisi- tekrar okumanıza rağmen,  kötü çeviri kaynaklı bir tatsızlık hasıl oluyor ve kitaptan aldığınız keyif düşüyor.

Bu da ilerlemenizi zorlaştırıyor.

Yazının girişinde hemen okudum dediğime aldanmayın yani, kitabı bir hayli zorlanarak bitirdim.

Ve itiraf etmeliyim ki, keyif alarak değil de, adeta bir an önce bitsin de kurtulayım diye okudum.

(Bir kitabı, başladıktan sonra yarıda bırakmayı sevmeyen bir yapım var. Doğruluğu tartışılır elbette. Ama ben böyleyim.)

O kadar mı kötüydü diye sorabilirsiniz. Okuyup farklı değerlendirenler de çıkabilir elbette. Sonuçta bunlar benim kişisel görüşlerim.

Bu arada çevirmenliğin ne kadar zor bir meslek olduğunun farkındayım ve kesinlikle emeğe saygısızlık etmek gibi bir amacım yok. Yanlış anlaşılmasın.

Ama şu türden cümlelerle karşılaşmak, kitabı şevkle okumayı gerçekten bir hayli zorlaştırıyor:

15. yüzyılın ilk yıllarında, Osmanlı Devletinin Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan yükselen bir uluslararası güç haline geldiği dönemde, aralarından birini seçmeye karar verecek herhangi bir kuralın yokluğunda her bir potansiyel adayın şansını denemeye kararlı olduğu bir Osmanlı veraset krizinin nasıl olabileceğine dair akla gelebilecek tüm karmaşıklıklarla dolu tam ölçekli bir gösteri yapıldı. (s. 95)

Bir başka örnek:

Orhan ile kardeşi Alaeddin arasında yapılan ve Alaeddin’in kendi isteğiyle iktidardan feragat ettiği anlaşmanın tarihselliği ve anlamı ne olursa olsun, bu kusursuz sükunet sahnesinin daha sonraki sapmalarla olan tezadını açıkça vurgulayan yazarlarda uyandırdığı nostaljiden bahsetmiştik. (s. 165)

Bir örnek daha:

Böylece 17. yüzyılın başında şehzade Mehmed’in kardeşi ve katili 2. Osman’a beddua etmesiyle ve daha da doğrudan, 19. yüzyılın başında 2. Mahmud’un kardeşi 4. Mustafa’nın idamını ortak kardeşleri 3. Selim’i öldürmüş olmasıyla daha da doğrudan meşrulaştırmasıyla yeniden ortaya çıkan bir tema kendini gösterir. (s. 166)

Son bir örnek daha:

Bu koşullar altında, kardeş katlinin engellenemez ve kitlesel yapısına sahip olmasa ve olamasa da, evlat katli Osmanlı sultanlarının tarihinde yok değildi. (s. 173)

Sarsılan Saray

Sarsılan Saray

Üstte alıntıladığım ilk örnekte, çevirinin yanı sıra noktalama işaretlerinin yetersizliği, böylesine uzun bir cümleciği (Yoksa paragraf mı demeli?) okurken, nerede durup nefes almamız gerektiğini saptamayı bile zorlaştırıyor mesela.

Bu da, çeviriyi anlamayı -en azından ilk okuyuşta- tümden imkansız hale getiriyor.

Yalnız burada tüm suçu çevirmene atma kolaylığına da kaçmak istemiyorum. İşte burada yazarlarla ilgili kısma geliyoruz.

Evdeki minik kitaplığım.

Hissettiğim kadarıyla, kitabın yazarlarının anlatım şekli pek basit değil gibi sanki. (Hissettim diyorum çünkü Fransızca bilmiyorum ve kitabın orijinal halini okuyup anlama şansım yok.)

Kitabın genelini hesaba katarsak, tumturaklı bir anlatımı benimsedikleri sezinleniyor.

Üstelik bazı cümleler gerçekten çok uzun.

Mesela 222. sayfadaki şu örneğe beraberce bir bakalım:

Aynı zamanda, en başından beri kaderinden emin olan ve başkalarını buna ikna etmekte becerili bu yeni yetme, başlarda nispeten basit ve gösterişsiz dış görünüşünü, ilk günlerin samimiyetini yavaş yavaş terk ederek, bu süre zarfında miras aldığı en yüksek monarşi fikrinin varlık sebebi imparatorlukların davranışlarını, protokolünü ve törenlerini benimsemişti.

Buradaki virgüllerin varlığı, üstte alıntıladığım ilk örneğin aksine anlamayı bir nebze kolaylaştırsa da, cümlenin uzunluğu buhranlar geçirmemize sebep olacak cinsten gerçekten…

Fakat daha bitmedi. Şimdi sıkı durun ve derin bir nefis alın!

Karşınızda, aynı sayfada, bu cümlenin hemen ardından gelen diğer cümle(!) :

“Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi”, tüm otoritenin yayıldığı gizemli, neredeyse görünmez bir merkez haline gelmişti; bu görkemli, dilsiz ve dehşet verici ikon, sarayının erişilmez derinliklerinde, eşlerinin, iç oğlanlarının ve haremağalarının ortasında ve nadir gezintileri sırasında, “Yüce Efendinin” tebaasında uyandırdığı korkuyla karışık saygının yabancı tanıkların dikkatini çeken işareti olan mutlak bir sessizlikle çevriliydi.

Bu ikisini arka arkaya hızlıca okuduğunuzu hayal edin şimdi.

Bir an durup kendi kendime: -Tanrım, acaba ben YDS paragrafı mı okuyorum? diye düşündüm. (Hazır YDS demişken, ilgilenenler için YDS Taktikleri başlıklı yazım => YDS Hazırlık)

Yani buradan da açıkça anlıyoruz ki, burada -çevirmenle değil- tamamen yazarlarla alakalı olan bilinçli bir tercih söz konusu. Bazı cümleler gerçekten çok ama çok uzun tutulmuş.

Yazarların tutumuyla ilgili olan bir diğer eleştirim, zaten başta çeviri kaynaklı olmak üzere okunması zor olan bu kitabın -bu türden- cümle içindeki bilgi ilaveleriyle daha da zorlaşması…

Kitap, kısa çizgi (-) ile normal cümlenin içinde ekstra bilgi veren/yorum belirten cümlelerden geçilmiyor adeta!

Hal böyle olunca, bir süre sonra, “Tanrım lütfen bu son olsun!” diye ben içimden geçirmeye başladım. İki çizgi arasındaki ekstra bilgiyi okurken asıl cümleyi unuttum…

Instagram: @Gezivita

Sarsılan Saray

Bir diğer olumsuz durum, -üstteki üçüncü örnekte de açıkça görülebileceği gibi- padişah isimlerinin ve bunların akrabalık derecelerinin bir süre sonra tamamen birbiriyle karışması.

Ben bile, bu bilgilere az çok hakim olduğunu düşünen biri olarak, kitabı okurken oldukça zorlandım. Kimi yerlerde kafam karıştı.

(Gerçi bunu önlemek için kitabın arkasına bir soy ağacı konulmuş. Ama yine de bu kontrol de fazlasıyla vakit kaybettiriyor ve akıcılıktan kopmanıza neden olabiliyor.)

Buna karşın, buradan da bu kitapla ilgili çıkaracağımız önemli bir sonuç var aslında. Yazarlar gerçekten titiz bir çalışma yapmışlar.

Anlatılan konularla ilgili olarak çok ince detaylar sunulmuş okuyucuya. Haklarını teslim etmek gerek.

Öte yandan, yine olumsuz bir eleştiri olarak, kitapta çok fazla sayıda tekrara düşüldüğünün altını çizmem gerekiyor.

Bu da bir süre sonra can sıkıcı hale geliyor. Okuduğunuz bir şeyi tekrar tekrar okuyorsunuz.

Ve anlatılanlar kronolojik bir sıra izlemiyor. Sık sık geri dönüşler, bir anda tarihte ileri-geri sarışlar var.

Bu zaman geçişleri, akrabalıkları birbirine karışan padişahlarla bir araya gelince, ne olduğunu kavramak giderek güçleşiyor.

Ama yazarlar bu durumun kitabın konsepti gereği kaçınılmaz olduğunu daha önsözde belirtmişler. O yüzden bu konuda çok fazla bir şey diyemiyoruz. Yani yapacak bir şey yok.

Kitapta -çevirmen ve yazarlardan bağımsız olarak- ufak tefek, görmezden gelinebilecek türde yazım hataları da var. Ama kesinlikle okumayı engellemiyor. Umarım diğer baskılarda bunlar da düzeltilir.

Sarsılan Saray

Yahu kardeşim, hiç durmadan acımasızca eleştirdin, hiç mi güzel bir şey yok yani bu kitapta diye sorabilirsiniz.

Olmaz olur mu? O kadar da değil canım. Sonuçta yaklaşık 500 sayfalık bir kitaptan bahsediyoruz…

Instagram: @Gezivita

Kitap beş bölüme ayrılmış.

  1. bölüm: Saltanatın Sonu
  2. Bölüm: Siyasi Kriz 1: Açık Oyun Yahut Allah’ın İşi
  3. Bölüm: Siyasi Kriz 2: Kilitli Oyun Yahut İnsanların Meselesi
  4. Bölüm: Saltanat Başlarken
  5. Bölüm: Padişah Cenazeleri

Mesela kitabın birinci bölümünde, Osmanlı’da kehanetler ve falcılardan bahsedilmiş. Bugüne dek bu türden pek fazla şey okumamıştım doğrusu.

Kitabın ikinci bölümünde, yeniçerilerin padişahlar karşısındaki gücünün arttığı bölümde anlatılanlar fazlasıyla dikkatimi çekti.

Özellikle 16. yüzyıldan itibaren padişahların zayıflayan otoritesi ile ilgili verilen bilgiler son derece çarpıcı bir şekilde yorumlanmış.

Üçüncü bölümde Kafes uygulamasının yanı sıra Ekberiyet sistemi etraflıca açıklanmış.

Kitabın dördüncü bölümünde, padişahların tahta çıkma usulleri hakkında anlatılanlar da ilgi çekici.

Yeni tahta çıkışlarda biatın, saltanatın yanı sıra hilafeti de içine alacak biçimde genişlemesi ve özellikle ilave bey’atlar, hakkında pek bilgi sahibi olmadığım bir konuydu. Yeni ve önemli bilgiler edindim.

Peki ben bu kitabı ileride tekrar elime alıp okur muyum? Cevap büyük bir soru işareti…

Tıpatıp aynı konuları anlatmasa da, benzer konulardan bahseden ve Sarsılan Saray içinde de kimi kısımlarda referans verilen bir kitap daha var: Harem-i Hümayun.

Leslie Pierce tarafından yazılan bu kitabı, bu yazıyı bitirirken size mutlaka tavsiye etmek istiyorum. Onunla ilgili yazım da burada: Harem-i Hümayun

Harem-i Hümayun

Okumak isteyenler için, başka kitap önerilerim de var elbette. Youtube kanalımdaki şu videoyu seyredebilirsiniz: Okuduğum Kitaplar

Sevgiyle kalın.

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.