Türkçe’nin Büyüsü

Türkçe’nin Büyüsü

Herkese merhaba.

Sevdiğim bir arkadaşımın Twitter paylaşımını görünce, alelacele bu yazıyı yazmaya karar verdim. Önce neyi gördüğümü göstereyim size:

Demet Akalın ezkaza bunu görseydi, kendi ana dilinde yapılan bir YDS paragraf sorusu zannedebilirdi pekala. Ahmet Haşim’den yapılan bu kısa alıntıyı, arka arkaya defalarca okudum.  Bu pasaj, Ahmet Haşim’in “Bütün Yazıları” isimli kitabından… (Karbon Kitaplar)

Alıntıyı okurken şunu düşündüm: Türkçe büyülü bir dil. Aslında diğer diller de öyle. Her dil alabildiğine zengin. Ancak mesele, dilin ne oranda kullanılabildiğinde gelip düğümleniyor. İşte burada da yazan veya konuşan kişi faktörü devreye giriyor. Daha önce, dilini ve yazılarını çok beğendiğim Ülkü Tamer ile ilgili bir yazı yayınlamıştım burada mesela. (İlgili yazı için bakınız: Corona Günlükleri 6. Bölüm)

Ahmet Haşim’in dili de büyüleyici. Haşim’in, Yapı Kredi Yayınlarından çıkan “Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları” isimli kitabını bir süre önce okumuştum. Deneme ve gezi türünde yazılmış olan bu kitaptaki anlatım zenginliği ve yorum gücü hemen dikkatimi çekmişti. Dolayısıyla yukarıda alıntıladığım kısmı Twitter’da okuyunca çok da şaşırmadım aslında.

İsterseniz bahsettiğim bu kitaptan da -Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları- kısa bir alıntı yapayım hemen. Bakın, Ahmet Haşim bu bloğun ana temasını oluşturan seyahat kavramı hakkında nasıl bir yorum yapmış:

Bir seyahat daima alışılmış hayatın düzlüğü haricinde, fevkalade maceralar fikrini istilzam eder. Zannedilir ki, ufuklarımızın ötesi bambaşka alemlerin eşiğidir.

Güneşin battığı yerde, bulutlardan saraylar kurulduğunu, erguvandan kaleler yükseldiğini, ateşten caddeler açıldığını, zümrüt veya yakuttan tavuslar ve horozlar dolaştığını görenler, kendi hayatlarından artık tat almaz olurlar ve ufukların arkasında emsalsiz bir cihanın saklandığını zannederek, bu alemin hasretini çekmeye koyulurlar.

Bu, acı bir vehimdir. Vapurdaki seyyah, geniş deniz üzerinde ilerledikçe, aynı denizin önünde mütemadiyen uzayıp gittiğini görmekle hayret eder. Cins cins zannettiğimiz insanlar da her yerde birdir ve aynı şeyleri söylerler.

Sinema perdesine bakınız: dil farklarının seyirciyi aldatmadığı bu beyaz sahne üzerinden geçen bin bir insanın numunesinin aynı neşe sıçramaları yaptığına bakarak, bütün ırkların bir tek lisanla konuştuğuna hükmedeceğiniz gelmiyor mu?

“Alışılmış hayatın düzlüğü, bambaşka alemlerin eşiği, emsalsiz bir cihan, alemin hasretini çekmek, neşe sıçramaları” gibi kullanımlar ne kadar da derin ve anlamlı, öyle değil mi? Hele hükmetmek fiilinin burada egemenlik dışındaki kullanımı…

Türkçe

Ekşi Sözlükteki eski bir entry’mde, Hermann Hesse’nin ünlü eseri Der Steppenwolf (Bozkırkurdu) hakkında şöyle bir şey yazmıştım: Bu kitabın, çok değil 5-10 sayfasını yazabilseydim şayet, kendimle ömrüm boyunca iftihar eder, namütenahi, benzersiz bir kıvanç duyardım.

Namütenahi kelimesini kullanınca, kendimi bir an için İlber Ortaylı gibi hissetmedim değil doğrusu. Ben, bu yapmış olduğum yorumda, hem yazarın kurgusunu hem de anlatım dilinin zenginliğini kastetmiştim.

Haşim’den sinema hakkındaki alıntıyı okurken bir şey daha düşündüm. Modern çağın insanı, yani bizler, başarı ve yetenek kavramlarını, üzülerek ifade etmeliyim ki, salt maddi kazanımlarla ilişkilendiriyoruz. Değerlendirmemiz de bu doğrultuda oluyor.

Eşya, mülk, unvan sahipliği, kazanılan para, başarı ve yeteneğin somutlaştığı tek yer olarak görülüyor. Çok para mı kazanıyorsun? Demek ki yeteneklisin. Dünyalar kadar malın mülkün mü var? O zaman sen başarılısın. Bu düstur, toplum içerisinde yaşayan insanların büyük çoğunluğu tarafından kabul görmüş durumda.

Yukarıdaki anlatım, kelime ve deyiş zenginliğinin, yalnızca bir avuç diyebileceğim insana hitap etmesi, gerçekten de çok acı. Halbuki ortada gerçekten çok büyük bir yetenek var. Sabahattin Ali’yi okurken de benzer duygular hissederim. O, elbette Ahmet Haşim’e kıyasla çok  daha popüler bir isim.

Haşim, kitabın bir yerinde şöyle yazıyor: “Açık hava, yorgun asabımın gergin ipleri üzerinde tüneyen kara kuşları kaçırdı ve onların yerine martı gibi beyaz ve hafif bir takım neşe kuşları getirdi”. Siz de, size neşe kuşları getirebilecek bazı kitap önerileri isterseniz, şu yazıma bakabilirsiniz: Okuduğum Kitaplar

Sevgiyle kalın, selamlar.

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.