Rachel Corrie’yi Hatırlamak

Rachel Corrie’yi Hatırlamak

Herkese merhaba.

Son dönemde okuyup beğendiğim yayınlardan biri de, Fatmagül Berktay’ın Dünyayı Bugünde Sevmek isimli kitabı oldu.

Kitapta yer alan “Kadınların Arendt’i” başlıklı makalede şöyle diyor Berktay:

Kimlik politiktir ve öyle olduğu için politik direnişe konu olabilecek, nihai olarak da değiştirilebilecek bir şeydir. Üstelik saldırıya uğrayan kimlik grubuna mensup olmasanız da, bu kimlik adına mücadele edebilirsiniz. (s. 204)

Bu satırları okurken, ister istemez Rachel Corrie’yi hatırladım. Corrie’yi anımsamamın bir diğer nedeni ise, Hamas’ın 2023 yılının 7 Ekiminde gerçekleşen saldırısı sonrasında yeniden alevlenen İsrail-Filistin sorunu oldu elbette.

1979 doğumlu, Amerikalı bir aktivist olan Corrie, 2003 yılında, Gazze Şeridindeki Refah kentinde yaşayan Filistinli bir ailenin evinin yıkılmasını protesto etmek isterken, bir İsrail buldozeri tarafından ezilerek öldürülmüştü.

Rachel Corrie

Rachel Corrie buldozerin önünde.

Berktay aynı makalede şöyle devam ediyor:

Zaten benlik dediğimiz şey, sürekli farklılaşan, yapılıp bozulan, çoklu, sabit bir kimliğin donmuş sınırlarına sıkışmayan, sürekli değişen ve oluş halindeki bir olgudur.

Dolayısıyla buna en uygun politika yapma biçimi de sürekli tartışmaya, değişmeye yani insan eylemine açık ve herhangi bir kalıplaşmış kimlik çıkarına bağımlı olmayan, ama aynı zamanda onun tanınmasına ve beklentilerine açık olan, sürekli yeni ilişkiler yaratan potansiyel olarak muhalif bir politika tarzıdır. (s. 211)

Rachel Corrie

Kitabı bitirdikten hemen sonra elime aldığım Doğu Batı dergisinin 109. sayısında ise bu defa Fuat Keyman’ın çok güzel bir makalesiyle karşılaştım.

Doğu Batı Dergisi Sayı 109

Keyman, dergideki “Çoklu Küresel Kriz, İkinci Yüzyılında Türkiye ve Sivil Toplum” başlıklı makalesinin bir bölümünde, sosyolog Zygmunt Bauman’ın filozof Emmanuel Levinas’ın düşüncelerinden esinle geliştirdiği, “ahlak temelinde ilişki” üzerinde duruyor.

Bauman’a göre çevre felaketlerinden şiddete ve savaşa, ekonomik krizlerden yoksullukla mücadeleye varıncaya dek, büyük yaşamsal risklere karşı mücadelede, bireylerin kendileri, diğer bireyler ve doğa ile mücadelelerinde, daha iyi bir dünya kurmak için ahlak temelinde bir ilişkinin kurulması kritik bir önem taşıyor.

Bu ilişki çevreye karşı sorumlulukla, ötekiyle diyalogla ve farklı olanı anlama çabasıyla tanımlanan ve bu anlamda “erdemli ve özünde etik” bir ilişkidir. Ahlaki benlik ötekine karşı sorumluluk aldığımız zaman ortaya çıkar.

Yaşamın hakları için çalışmak, ötekileşme ve şiddete karşı mücadele etmek, sağlıktan gıdaya temel ihtiyaçlar için politikalar üretmek vb. çalışmaların ve etkinliklerin her biri ve hepsi, ahlaki benlik ve ötekine karşı sorumluluk duygusuyla başarılabilirler. (s. 74)

İşte Rachel Corrie, ötekine karşı sorumluluk duygusuyla hareket etmiş ve kendisinden sonrakilere öncü olmuştu. Öldüğünde sadece 23 yaşındaydı.

Giderek kronikleşen İsrail-Filistin sorunu etrafında düşündüğümüzde, Berktay’ın kitabında yer verdiği siyaset bilimci Hannah Arendt’i tanımaya, onun siyaset felsefesini öğrenmeye, her ikisi de Yahudi kökenli olan Zygmunt Bauman ve Emmanuel Levinas’ı okumaya ve elbette Amerikalı Rachel Corrie’yi hatırlamaya, bugünlerde belki de her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

Fatmagül Berktay Kitapları

Fatmagül Berktay’ın “Düşünme Etiği” isimli kitabı hakkındaki tanıtıcı yazım ve yorumlarım içinse buraya bakabilirsiniz => Düşünme Etiği

Kaynaklar:

Fatmagül Berktay, “Kadınların Arendt’i”, Dünyayı Bugünde Sevmek, Metis Yayınları, İstanbul, 2016, ss. 193-246

E. Fuat Keyman, “Çoklu Küresel Kriz, İkinci Yüzyılında Türkiye ve Sivil Toplum”, Doğu Batı Dergisi, Yıl 27, Sayı 109, Mayıs/Haziran/Temmuz 2024, ss. 63-81

Leave a Reply

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.